28 Eylül 2008 Pazar

Ortaya karışık-Neler yaptım??


Yahu özledim yazmayı yawss.İki gün oldu internete giremedim.Maillerime, bloğuma bakamadım.Cuma günü saat 6 oldu benim tatilim başladı ve ben bu dakkaya kadar kendimden geçmiş bir şekilde oraya buraya attım kendimi.Evde oturdum oturmasına ama internete giremedim.Neyse bu arada neler oldu neler.
*Hani biz Kapadokya'ya tatile gidecektik.Tur ayarlamıştık.İşte o turdan aradılar bizi dün.Dediler ki "Sizin istediğiniz tarihler için yeterli katılım olmadı,-bu arada biz 2-5 Ekim tarihleri arasında gidicektik-,isterseniz Pazartesi günü bir turumuz var onlarla gidebilirsiniz ya da paranızı hemen iade edicez" dediler.Biz tabii başta bir şaşırdık.Sevgili sevgilim "Acaba alsak parayı başka yere mi gitsek Burcu yaa??Ege'ye falan mı insek" dedi ama ben Kapadokya'dan vazgeçemedim.Çünkü biliyorum bu sefer gitmezsem bi daha gidemicem ve bi daha göremicem oraları.Neyse anlıcağınız biz yarın akşam Abbas yolcu modunda gidiyoruz Kapadokya 'ya.Arife günü yola çıkıcaz.Benimde öle saçma sapan yorumlarım vardır böle olaylara.Şimdi biz 2'sinde gidicektik,yarın yola çıkıcaz,kaderimiz değişti.Burdan şimdi yazmak istemiyorum ama iyi mi olucak kötü mü acaba?diye başının etini yedin Huzur'un.O da pek inanmaz böle şeylere dalga geçti benle ama genede anacım dua edin siz arkamızdan tamam mı :(

*Dün akşam gece matinesine Orjinal Cinayetler filmine gittik Huzur'la.Robert De Niro ve Al Pacino oynuyor.Önünde saygı ile eğilinir bu kadronun.Ancak bir internet sitesi filmin özeti mahiyetinde tüm detayları yazdığı ve benimde bu yazıyı okumuş olmam sebebi ile ben filmdeki o "süpriz"i biliyordum ve bu, filmin heyecanını yaşayamamama sebep oldu.Ayrıca bilmeseydim de şunu düşündüm,biraz klasikti sanki konusu.



Burdan konusunu yazmıyım şimdi görmek isteyenler olabilir ama şunuda söliyim "Ey Amerikalı senaristler süprizleri değiştirelim bence artık, çok böle film var. Ama bu 2 dev aktör yanyana geldiği için zaten en başta izlenmeli, ben tavsiye ederim, beğeniceğinize eminim.

*Uzun gömlekler çok moda bu aralar.Zaten takip ettiğim bloglarda da bu konuyla ilgili pek çok yazı okumuştum.Bende dün bizim kızlarla caddedeydim.Bayram öncesi görüşememe durumuna karşı klasik kızkıza buluşma partisi yaptık.Yemekler yedik,mağaza gezdik,alışveriş yaptık.Mango'yu çok beğendim.Bu sezon gerçekten koleksiyonu benim tarzıma çok hitap ediyor.Bu sene ispanyol paçalar gene moda.Çıkarın atmadıysanız birkaç sene önceki jeanlerinizi,kumaş pantolonlarınız...Üzerine bir gömlek,üzerine bir hırka,hırka üzerinden belinize bir kemer.İşte Mango bu sezon böyle yapmış ki bence çok güzel yapmış.Zara'yı beğenmedik arkadaşlarla.Sonra bir de Steve Madden'e girdik.Ayakkabılar rengarenkti ancak daha tam sezon açılmadığı için sadece birkaç çizme gelmişti.Bu arada ben kahverengi fazla topuklu olmayan cici bir ayakkabı arıyorum iş için. Konuyla ilgili önerisi olan varsa yardımcı olursa sevinirim.Steve Madden da yoktu 2 hafta sonra gelicekmiş.Bende bakındım ama bulamadım başka yerlerde.Neyse uzun gömlekle başladık konuya ama bir türlü giremedim mevzuya.Gün sonuna doğru minik bir dükkanın içine girdik, dışardaki çantalarını beğenip.Dükkan minicik ama gözlükler ayrı orjinal,kyafetler ayrı orjinal, çok şirindi.Bende ordan bir gömlek aldım.Akşam sinemaya da onu giydim altına taytla.Huzur çok beğendi.Bende sizlere göstermek istedim.Giyinik halde resmin yok valla şimdi giyinmeyede üşendim ne yalan söliyim.Buyrun işte gömlek.Önü fırfırlı beyaz gri çizgilidir kendisi.

*I-Phone 3 G Türkiye 'ye geldi sonunda.Beyazını ben çok beğendim.Hevesliyiz,istekliyiz...

Benden şimdilik bu kadar.Gitmeden yazamazsam diye herkese şimdiden iyi bayramlar.Kendinize iyi bakın.

Sevgiler.

26 Eylül 2008 Cuma

Sobe VOL.2

Tubik sobeledi beni.Kendi DNA'nı kendin yarat diye çok zevkli bir test yapmamı istemiş.

Bu testi yaparken arada kararsız çok kaldım.Bazı resimler seçmeniz gerekiyor ve birden fazlası bana uyuyodu.Neyse ben daha fazla anlatmıyım siz burdan teste ulaşıp kendi görsel DNA'nızı oluşturabilirsiniz.

İşte testimin sonuçları:

Ruh Hali
RAHAT
Zevk seçimin basit şeylerin hayatını güzellleştirdiğini gösteriyor. Rahatlamak, gevşemek;işte sen bunu seviyorsun ..Romantik sayılırsın ve egzotik olan herşeye ilgin var. Saçlarında denizden gelen esintiyi,teninde güneşi hissetmeyi seviyorsun. Ayakkabılarından kurtul..keyfini çıkar..işte bu.Müzik haftasonunun tek hakimi. Clublar sabaha kadar süren partiler..Oldukça sosyalsin, yeni insanlarla tanışmayı seviyorsun.Sanat deyince ilk aklına gelen moda akımları oluyor. Rahat olsun olmasın, trendler sana göre denemeye değerdir. Kendini moda olanla ifade etmeye inanıyorsun.

Eğlence
FİRARİ
Tatilde yakınlarınla birlikte olacağın keyifli zamanları, her türlü konfor ve hizmeti sunan, dinlenip yenilenmeni sağlayacak bir mekanda geçirmeyi tercih edersin.Küçük bir yakınlaşmadan başka hiçbir şey seni böyle heyecanlandıramaz. Aşk için asla yeterli zaman yok!Basit şeylerle mutlu olmayı tercih ediyorsun, bazen, gevşemekten daha iyi bir şey olamaz.Boş zamanlarını şarj olarak değerlendiriyorsun.Seni rahatsız eden şey nedir ? Etrafındaki herşeyin temiz ,düzenli olmasını ve güzel kokmasını istersin. Çok fazla şey istemiyorsun, öyle değil mi?

Alışkanlıklar
ALIŞKANLIK YARATIĞI
İçten içe sağlıklı bir yaşam sürdürmek gerektiğininin farkında olsan da, günü geçirmek için ihtiyaç hissettiğin vazgeçilmezlerin var. Tam bir alışkanlık yaratığısın.Evinde , farklı ve cesur tarzını yansıtmayı seviyorsun. Etrafındaki herşey sana kendini iyi hissettirmeli.Sağlıklı kararlar alma aşamasında endişeli değilsin. Hayatı basit tarafından algılıyor ve kendini sıkıntıya sokmuyorsun.

Aşk
KLASİK
Gerçek bir romantik ve biraz da hayalperestsin. Tamam hayat bir film olmayabilir ama öyle olduğunu düşünmenin ne zararı olabilir ki?Senin için özgürlük anı yaşamak demek. Oldukça gözükarasın ve önüne çıkan fırsatları değerlendirmekten çekinmiyorsun.


Geldiiiiik,en zevkli kısma;kimi sobeliceğim kısmına.Babegazelle,Yabani Kuzu ve Osuruktan teyyare sıra sizde.
Deneyin çok zevkli:))

25 Eylül 2008 Perşembe

Ben de sobelendim.


Eveeeettt sobe sobe nedir?Öğrendim sonunda.Tubik ve Babegazelle tarafından sobelendim.Çifte kavrulmuş fındık modunda yani.Tubik'in kini anlamadım onu sorup halledip sorularını cevaplıcam o sebeplen Babegazelle'inkiyle başlıyorum.

Soru 1) İsminiz?

Saklama gereği duymadım o sebeple biliyosunuz zaten.Bilindiği üzere Burcu.

Soru 2) Nerelisiniz?

Karadenizliyim.Wc'de çalışır aklım benim.Giresun'luyum.Fındık memleketi yani.Ama gitmedim hiç bilmem oraları.

Soru 3) Yaşadığınız yer?

İstanbul.Bırakmayı düşünsemde asla ayrılamam herhalde.Boğaz bırakılır mı yaww??

Soru 4) Mesleğiniz?

Ben satış yöneticisiyim.Özel sektördeyim.Öle yönetici falan diyincede yöneticiyim olarak anlamayın.Adı fiyakalı ama yönetici statüsünde değilim henüz:))

Soru 5) Hobileriniz?

Başta alışveriş gelir.Çok güzel alışveriş yaparım mesela, hemen seçerim yanımdakileri sıkmam.Hop diye dener alırım,çok yer dolaşmaya bayılırım.Sonracığıma sinemaya gitmeyi severim,yüzmeyi severim.6 sene hentbol oynamıştım ama hala devam etmiyorum maalesef.Onun dışında su sporlarından(!) banana,hamburger,fly fish falan aktiviteler iyidir.Kışın bi snowboarda el atıcam inşallah.

Soru 6) Evli misiniz?

Hayır.Bir yuva kurmak istiyorum sanırım eee yaş geldi ama hadi gel deseler korkuyorum da.Kaçasın geliyor.Bu konu ile ilgili düşüncelerimi
Evlilik adlı yazımda da okuyabilirsiniz aslında.

Soru 7) Kaç çocuğunuz var?

Erkek olsam bu soruya walla benim bildiğim yok tarzı cevaplayabilirdim ama benim bunu espri olarak bile sölemem pek uygun kaçmaz sanırım:))
Evlenmedim=çocuk mocuk yok

Soru 8) En sevdiğiniz yemek?

Walla ben boğazıma düşkünüm.Bu düşkünlük sebebiyle de çoğu zaman pişman oluyorum.En sevdiğin yemek nedir derseniz?Ben mantı severim,kebap severim,sebzelerden çoğu insanın aksine enginar,kereviz,brokoli severim mesela.Bamya yemem.Deniz ürünlerine bayılırım.Ahtapot severim,kahvaltıda havyar yeriz biz mesela o kadar zenginiz düşünün:P
Şaka tabii havyar sevmem.Küçümencikken bir kere babam almıştı bize yemiştik sonrada bir daha görmedik :)))Öle işte et severim yaw severim işte çoğu şeyi ben.

Soru 9)Sevdiğiniz müzik türü?

Ben her telden dinlerim ya galiba.Selami Şahin dinlemem ama mesela.Ama içliysem ve içiyosam evde arkadaşlarımla İbo da dinlerim.(Not:sevgilim bu duruma inanamıyor:))Justin çok severim mesela.Ben yabancıda dinlerim Türkçe'de.

Soru 10 ) Nerelere gitmek istersiniz?

Valla beni tanıyan herkeş bilir.Ben İtalya'ya gitmek isterim.Orda balayı yapmak isterim mesela.İş bulsam bir saniye durmam giderim,yerleşirim oraya.

Sorular bittiiii.İşin en kaymaklı kısmı geldi.Hadi bakalım şanslıları açıklıyorum.Bu arada burda kişi sayısında kısıtlama var mı?Bu sobe durumunun raconu nedir??hahaha
neyse 1 numara
Tubikkkkk, 2 numara Seviiiii, 3 numara Ayşe & Gözde ikilisiii veeeee 4 numara Flameeeeee

Hadi bakalım sıra sizde.Öptümmmm

Enterasan ev eşyaları


Bir arkadaşım mail göndermiş.Hani şu forward maillerden.Enterasan ev aletlerinin resimleri vardı.Bende aralarından seçtiklerimi sizlerle paylaşmak istedim.

Karşınızdaaa enterasan en aletleri:

Not:Benim favorim banyo perdesi oldu:))






24 Eylül 2008 Çarşamba

Koskoca 9 gün tatil:))

Oohhh değmeyin keyfime. 9 gün tatil geliyor.Oooohhhh

9 gün satış yok,kota yok,iş kıyafeti yok,erken kalkmak yok.Süper bir tatil beni bekliyor.

Tatilin 2.günü takıyorum sevgilimi koluma ve Kapadokya'ya gidiyoruz.Sevgilide bende görmedik oraları.

Bir gezi yapalım, gezelim, öğrenelim, bizde bir görelim oraları dedik.Ayarladık bir tur ve gün saymaya başladık.

Kapadokya ile ilgili kötü hiçbişey duymadım bugüne kadar o yüzden çok güzel geçiceğine eminim.





Orda her sabah saat 5'te balon kalkıyomuş(kalkıyomuş oldu mu buraya ya?havalanıyomuş mu deseydim?ne biliyim anladınız işte)bizde heveslendik, bizde binelim, bizde görelim göyüzünden Kapadokya'yı dedik.Ancak fiyatı duyunca yerden görmenin daha iyi olduğuna karar verdik.Bakalım oraya gidince belki ucuza falan bişeyler buluruz.Hani olur ya "Ama abi ya biz 5 kişiyiz.Grup indirimi yok muuu?"gibi gibi muhabbetlere gireriz belki.

Hayırlısıyla bi gidelim gelelim deneyimlerimizi paylaşırım sizlerle.

Öpücük...

22 Eylül 2008 Pazartesi

Ahhh ahhh bir gerçek olsa


Bugüne kadar düşünüpte yapamadığım, finansal olarak madur olduğum için hayata geçiremediğim ama hep gönlümde yatan işler listesi-(Kredi al yap demeyin pls):

*Nişantaş'ında butik minicik bir pastane açmak.-Herhalde dünyanın en mutlu insanı ben olurdum.Sabah erkenden kalkıp şekilli kurabiyeler yapma, sipariş üstüne süslü pastalar yapma, kokuların etrafı sarması düşüncesi bana uzur veriyor.Bu hayalim hala geçerli ve bigün parayı vurunca işten ayrılıp sadece zevkine bu işe girişicem.

*Düğün organizasyon firması kurmak.-Çok fazla rakip var,çevren olmalı, çok yorucu iş, milletin kaprisini mi çekicen vs. gibi laflarla beni bu işten soğutsalarda ben hala insanların bu en mutlu günlerini planlamada yardımcı olma konusunda kararlı olabilirim.

*Ege'de bir deniz kenarı kasabasına yerleşip incik boncuk satmak.-Fazla para getirmiceği kesin ama ben zaten bunu parası için değil, huzuru için yapmak istiyorum.Kışın evde küpe, kolye, bileklik,anahtarlık, çanta süsü yapıp yazın satmak zevkli olmaz mı??

*Güzellik salonu açmak.-İçinde masaj, selülit tedavi, ağda, manikür, pedikür gibi bilimum kadın güzellik merkezi.Maliyet olarak çok yüklü olduğunu biliyorum.O aletleri almak dünya para farkındayım,yerininde çok iyi olması lazım bununda farkındayım.Ama zaten bu iş diğerlerine göre aralarında en az istediğim.

İşten, güçten, kotadan daraldığım bunaldığım bu günlerde, sevgili arkadaşlarımla hergün bir iş kurup onu geliştirip dünyaya açılıyoruz.Her zamanki gibi "Tutar mı? Tutaaarr yaaa tutar"diyoruz.Krediler bankalardan alınıyor,işten ayrılınıyor,yeni iş kuruluyor biz parayı vuruyoruz ver elini Bahamalar...

Keşke herşey bu kadar kolay olsa, keşke hayaller gerçek olsa.Keşke aradığımız huzuru elde etmek bu kadar rahat olsa.Biz istediğimiz işi yapsak, hem işe geç gitsek, hem para kazansak, hem mutlu olsak.(Dünya'da barış olsa,her gün bayram olsa gibi gibi zırvalama oldu biraz sanki)

Neyse velhasıl şu yukardaki işlerden birini yapabilsem ölmeden, çok mutlu olucam sanırım.

İnsanın kendi işini yapma sevdası başına çok şeyde açabilir.Varını yoğunu, elindekini hatta kıçındaki donunu bile kaybedebilirsin-öle derler ben bilmiyorum:)- ama girişimci olmak, bazen gözünü de karartmak gerekli.

Ben henüz o gözünü karartabilen grupta değilim ve sanırım bunun için biraz daha zamana ihtiyacım var.O zamanı doldurana kadar bu hayallerle yaşamaya devam etmem lazım.

Hayaller olmadan hayatın tadı çıkmıyor zaten di mi ama???Belki yıllar sonra benim minik pastanemde kurabiye yer çay içeriz:)))Hatta ismide SmoothieCookie olur:))

Sevgiler...


Karınca

Karınca içine girdiğinizde 1 saatten aşağı çıkamadığınız bir dükkan.Herşeyin farklı ve rengarenk olduğu bu dükkanda sevgilinize, arkadaşınıza, annenize, babanıza orjinal hediyeler bulmak mümkün.Sevdiklerinizi şaşırtmak isterseniz, farklılık yaratmak isterseniz bu dükkana bir bakın derim...

20 Eylül 2008 Cumartesi

Komedi Dükkanı


Cuma akşamı çok güzel geçti.Huzur bana süpriz yaptı.Komedi Dükkanı'na bilet almış.

Gittik güldük güldük geldik.Tolga Çevik'in konukları Ebru Cündübeyoğlu ve Hakan Yılmaz'dı.

Sahneye fazla uzak değildik ancak Huzur'un tam önünde kulak arkasını ezberlediğimiz uzun boylu bir vatandaşımız sahneyi görmemizde biraz sorun yarattı.

Nasıl bir gösteri sergilendiğini anlatmıcam zaten esprileri burdan yazmak ya da konsepti burdan anlatmaya çalışmak sanırım pek başarılı olmaz,böyle şeyleri yaşamak lazım.

Gösterinin girişinde içeri fotoğraf makinası ve yiyecek sokmak yasak olduğu için herşeyi bıraktık.Kapıdaki görevliler eşyaların üzerlerine isimlerimizi yapıştırdılar,çıkışta kimlikle eşyaları alıcağımızı sölediler.İnsanların kafa dağıtmak, gülmek ,eğlenmek için gittikleri bu tip aktivitelerin amacıdır rahatlamak,dertlerden uzaklaşmak.Ancak çıkışta bir kadın avazı çıktığı kadar bağırıyodu görevlilere.Girerken su bırakmış onu geri istiyormuş."Siz benden aldınız onu çıkışta geri vericez dediniz benim suyum nerde?"diye.Ablacım dur tamam rahatla sen buraya eğlenmeye geldin.

Yok kadın ortalığı birbirine kattı.Güvenlik görevlileri neler yapıcaklarını şaşırdılar.15 dakikalık kavgadan sonra kadına kantinden bir su verildi.Olay mahalini terkederken ve hala sölenen kadının şovuda en az Tolga Çevik'in ki kadar ilgi gördü seyircilerden.

Nitekim sonuç olarak Komedi Dükkanı her zamanki gibi akıllarda kalan bir gösterim sergiledi.İş çıkışında, bütün haftanın yorgunluğunun üzerine de çok iyi geldi.

Teşekkürler darlin'

19 Eylül 2008 Cuma

Sizi seçtim pikaçulaaarr...




Vazgeçilmez Siyah-Beyaz





17 Eylül 2008 Çarşamba

my...


Aydönümü.
Pekçok iyi şeyin birleşimi.İyiliğin kalpte hissedilmesi.
Karşılık beklenmeden yapılanlar ve söylenenler.
Uzun bir hayat var, daha yolun başında olmamıza rağmen
Hep var olucaksın sanki...

Zırvalıklarım

Açtım sayfayı. Bir şeyler yazmam lazım. Öle bir süre baktım boş beyazlığa. Aklım dolu ama yazacak bir şey bulamıyorum sanki. Modadan mı bahsetsem, yemekten mi bahsetsem, aşktan mı, işten mi? Karar veremiyorum.


*Zırvalık 1) Reyting rekorları kıran Yaprak Dökümü dizisini başladığı günden beri takip ediyorum. Çarşamba günleri başka bir program yapmıyorum. Bu sürekli acıklı olan, insanın içini karartan dizi benim ağlama günümü temsil ediyor. Bütün haftanın sıkıntısını topluca bedenden çıkarma günü Çarşamba günleri benim için. Hüngür hüngür hüngür J Aslında düşününce çok saçma çoğu zaman gülünç bir durum bu. Kendime mi ağlıyorum dizideki kişilere mi üzülüyorum, onlara üzülüyorsam ben deli miyim, hiç mi aklım yok belli değil. Bir dizi ya da sanal bir şey bu kadar etkiler mi insanı? Bir elimde mendille başlıyorum diziyi izlemeye. Böyle içli bir şarkısı var onu duyduğum an başlıyor gözpınarlarım dolmaya. Çok mu içliyim neyim?


*Zırvalık 2)Ben küçükken bale yaptım. 5 yaşında iken. Şimdi bayağı etli butlu olsamda o zamanlar ayaklarımı tek bir hareketle rahatlıkla iki yana açabiliyor, kafamı da arasından geçirebiliyordum. Küçükken esnek olmak böyle bir şey. Şuanda romatizmadan ne zaman yağmur yağıcağını anlıyor, iki adım yürüyünce yaşlılar gibi dizlerim ve belim ağrıyor.


*Zırvalık 3)Reklamcı olmabilmeyi isterdim ama bugüne kadar aklıma gelen en enterasan reklam fikri şöle;
Bir kız hiç konuşmadan kadın pedini alır ve bir çamaşır makinasına atar. Makinayı çalıştırır ve ped makinadaki bütün suyu birden emer. Kız makinanın kapağını açar, pedi çıkartır ve “Çok emici” der.

Sanırım benden de anca böyle bir fikir çıkardı ve bende çok başarısız bir reklamcı olurdum.


*Zırvalık 4)Zaman zaman İstanbul’dan gitmeyi buralardan emekliler gibi taşınmayı ve Ege sahil kasabalarından birine yerleşmeyi istediğimi sizlere de söylüyorum. İstanbul’un trafiğinden sıkıldım sanırım, insanların –ki o gruba bende dahil oldum araba kullanmaya başlayınca-tahammülsüzlüğünden, ve sabah sabah bile olsa kornaya asılma meraklarından sıkıldım. Trafikte insanın küfür dağarcığı gelişiyor, değişik kombinasyonlar oluşturmak ,duymak mümkün.
İstanbul Belediyesi bir dönem önce bir hat açıp halktan bu işkenceye çözüm önerileri oluşturmasını istemiş ancak gelen telefonların %90’ı küfür olduğu için 1 hafta içinde bu hattı kapatmıştı.Belki bazılarınız bilir.Çözümsüzlük içinde çözüm ararken metrobüsler hayatımıza trafiği altüst ederek girdi. Artık uzun mesafeleri kısa sürelerde kat etmemizin mümkün olduğu söyleniyor.Türkiye’de toplu taşıma araçlarının Avrupa ülkelerine göre çok daha az kullanıldığı düşünülürse görücez bakalım neler olucak??


*Zırvalık 5)Bu yazıyı yazarken aklıma çok komik bir şey geldi. Bizim mahallede iki erkek kardeş vardı.Erkekler aralarında maç yaparken bizde kızlar olarak onları izlerdik. Kardeşlerden biri diğerine hata yaptığında “Lan …..çocuğu topu doğru atsana!!!”diye bağırırdı sürekli.Acaba ucunun kendisine de dokunduğunun farkında mıydı???


Aklıma başka zırvalık gelmiyor. Paylaşıcaklarım bu kadar… Bir dahaki zırvalığa kadar hoşçakalın, yüzünüzden gülücük,kalbinizden sevgi eksik olmasın…

(hahahaha son berbat oldu)*

14 Eylül 2008 Pazar

Nine West Çılgınlığı

Nine West' in %70'e varan son indirim günlerinden ben de yararlandım.Mısır, Sevi ve ben rengarenk ayakkabılarla ayrıldık dükkandan.

37 numara bulunması en zor numara olduğu için ben sınırlı seçenekler içinde sarı topuklu bir ayakkabı beğendim.Mısır benimkinin turuncusunu Sevi ise farklı bir modelde pembe bir ayakkabı aldı.

Oldukça makul fiyata aldığımız yeni cicilerimizi en yakın zamanda giyinip ortalarda salınıcaz:)





11 Eylül 2008 Perşembe

Bu memleketin çivisi çıkmış.Kimsenin de yerine takmaya niyeti yok

Artık tahammül edemiyorum.



Bu memlekete, bu memleketteki rezilliklere, bu memleketin vurdumduymazlığına, bu memlektteki yobazlığa, kayırmalara, hortumculuğa, yalakalığa.



Haberlerde günlerde dinlediğim Deniz Feneri rezaletiyle ilgili bende bikaç bir şey sölemek istedim.Dinlediğim şeylere inanamamakla birlikte yetkililerin de gayet pişkin iğrenç bir tavırla "Valla bizim hiçbişeyden haberimiz yok.Biz gayet iyi çalıştık,Gaziantep' teki şubemiz veya başka yerdeki şubemiz paraları çaldıysa bilemeyiz" demesi beni şoke etti. İşte o zaman farkettim ki adam şu lafları sölerken benim ağzım gerçekten açıktı.



Dile kolay insanlar sömürülerek tam 41 milyon Euro çalınmış.Çalınan paralarla arsalar, villalar, taksi plakaları alınmış.İnsanların duyguları sömürülmüş, inançları ile dalga geçilmiş, kıçlarıyla güle güle sefa içinde yaşıyorlar şimdi bu pisliği yapanlar ve bu duruma başımızdaki "devlet"in hiç bir yorumu yok.Hiçbir açıklaması yok.



Zaten başımızdakiler nerde abuk subuk konu varsa onların üstüne gitmeyi sever.Konuların üstünü abuk subuk konularla örtmeyi bilir.Ne zaman ucu onlara dokunan şeyler olsa 3 çocuk diye bağırır,tesettür diye bağırır.Ekonominin artık iflahı kalmamış.düzeltmenin imkanı ihtimali yok ama bize pembe tablolar çizilir.Terör sebebiyle hergün bu vatanın kaybettikleri ile ilgili ya da terörle ilgili en ufak bir açıklama yapılmaz.Sadece muhalefet ile sidik yarıştırılır, ohhh en son ben laf koydum kavgası yapılır.-ha muhalefette ne kadar iyidir, tartışılır-



Politikadan anlamam, ekonomiden anlamam ama ekonominin bu memleketteki herşeyi satarak düzelmiceğini bilirim.Satışmamış bir vatandaşları kalmış olan bu topraklarda duyarsızlığın dizboyu olması, çok sesliliğin sesinin kesilmesine zamandan beri normal bir durum olarak görülüyor?

Bunlar dışında ayrıca ve ayrıca bu memleketteki sanatçı yalakalara bir örnek daha vermek istiyorum.Normalde açmadık yerlerini bırakmamış, kendilerini sanatçı, şarkıcı olarak nitelendiren soytarılardan bir tanesi tesettüre girip "Aslında ben hep imamhatipe gitmek isterdim" demiş.Burda basına bir alkış rica ediyorum, soytarının başörtülü görüntüsünün yanına birkaç yıl önce vermiş olduğu neredeyse çırılçıplak resmi koydukları için.

Yorumsuz olarak değerlendirilmesi gereken bu haber için sinirlerimi bozmam sadece bana zarar vericek sanırım.

Eskide ne olursa olsun İstanbul'u Türkiye'yi terketmeyi düşünmeyen ben artık bir fırsat bulsamda gitsem buralardan diye düşünürken buluyorum kendimi.

Bu can sıkıcı yazıma biraz gülüceğiniz bir hikaye ile son vermek istiyorum.

*Oldukça tikky olduğu her halinden belli olan bir kız arkadaşımız dolmuşta yanındaki kız arkadaşıyla şöyle konusuruz;
-Yani valla 2 senedir kazanamıyorum bu ÖSS'yi.Almıyorlar beni hiç bir üniversiteye puanım yetmiyoo diye.Valla çok sıkıldaaamm bu durumda yurtdışına gidicaaammm.İşte böle böle beyin göçü oluyooo bu memleketeeenn.

niyahet iphone


26 Eylül itibari ile I-Phone sonunda Avrupa'da hatta Türkiye'de.Okuduğum kadarıyla Amerika'da beklenilenden az bilgi görmesi şaşkınlık yaratmış.Birkaç arkadaşımın Türkiye 'ye gelmeden çok önce edindikleri bu şık ve teknoloji harikası alet, yapabildikleri düşünüldüğünde yurtdışında oldukça uygun fiyatlara satılırken Türkiye'de 3-4 katı fiyat farkıyla satışa sunulacak.


Platinium,Gold ve Diamond serileri ile göz kamaştıran I-Phone için bende sıraya girmiş durumayım...

10 Eylül 2008 Çarşamba

uykuuuuu uykuuuuuu

Bu aralar bitmez tükenmez bir uykum var.

Akşam kaçta yatarsam yatıyım uyku isteğim geçmiyor.Sabahları uyanamıyorm.Her sabah 5 saat daha uyurum en az diyorum.İş yerinde gözlerime mandal takıcam neredeyse...Bu durum benim iş yapışımı da etkiliyor doğal olarak.

Bahar zamanları bende yaşanan bu sürekli uyuma isteği bu dönemde de acı yüzünü göstermiş durumda.İşi bırakıp ev hanımı olup Seda Sayan izleyip komşularla kahve içesim geliyor benim hep bu dönemde.Şöle 12 gibi kalkar Seda Sayan'la bir kahvaltı yapar,13-13:30 gibi üst komşuya elimde ayıklanıcak fasulye, üstümde sabahlığımla çıkar alt komşuyu çekiştirip,dün akşam mahalleye gelen o güzel arabadan inen kızı çekiştirmek istiyorum ben.:(((

Şu an mesela inanılmaz uykum var ve iş yerindeyim. Acaba kendi yerimde bilgisayara gömülmüş gibi yapsam ve gözlerimi kapasam, kollarımı da başımın altına alsam müdürüm bunu farkeder mi acaba ???

9 Eylül 2008 Salı

Olmayan diet...



















Neden yiyip yiyip şişmanlamayan, ya da yemek yemeği sevmeyen biri değilim ki?


İş yerinde öğle tatilimiz 12:15 olmasına rağmen sabah 10:30 gibi öğlen ne yesem diye düşünüyorum.Her öğlen yemeğinde akşam hafif bişeyler yiyim artık çok şişmanlamaya başladım diyip akşama köfte yanına makarna yanına salata yiyorum.Bu aralar sebze hiç yemiyorum.


Spora gidiyorum ama spora başladığımda 3 kilo daha zayıftım.Her Pazar yarın diete başlıcam diye mantıları,kebapları götürüyorum.Pazartesi oluyor ama ben diete başlamıyorum.


Gidişat çok fena.





Bundan 2 sene önce olduğumdan 8 kilo zayıftım.(Hiç heveslenmeyin şuan kaç kilo olduğumu söylemicem)O zamanlar 34 beden pantolonlar biraz bol bile geliyordu.


Tamam ben tekrar aynı beden olma sevdasından geçtim ama hayatımı kibrit kutusu kadar yağsız beyaz peynir,haşlanmış sebze yemeği,kuşluk vakti 3 kayısı ile geçirmek istemiyorum.Bu hayata gelip nimetlerinden faydalanmıcaksam, insanı mutlu eden 3 şey arasında başı çeken yemek yeme beni mutlu etmicekse yaşamıyım ya ben.


Şu an ağlayabilirim.Neden güzel olan herşey zararlı, yağlı ve kilo yapıyor?Neden bir tabak patates kızartmasının kalorisi,1 kilo semizotundan daha fazla ama tadı çok daha güzel?Neden yağsız haşlanmış sebze tabağı şişmanlatmıyo da hamburger, pizza şişmanlatıyor?


Hayır yani zayıf kalmak istiyorsam hayatı güzelliklerinden yoksun mu kalmam gerekiyor?Bir büfeye gidip herkes soslu hamburgerleri yanına patatesleri götürüken benim ordaki en iyi ihtimalle yağsız kepekli tostu mu yemem gerekiyor?


Bu kadarla kalsa iyi.Gazlı içeceklerin piri, ulu serinletici Cola selülit yaptığı için, yediğiniz yavan diet yemeğinin yanına güzel birşey de içemezsiniz.Su, soda belki taze sıkılmış meyve suyu.Kahve yok, sigara yok, Cola, gazoz yok.Hepsi selülit yapıyor.



Beni seven böle sevsin diyorum ama ben kendimi böle sevmemeye başladım.Zayıflamam lazım.Şöle bi 5 kilo vermem lazım.


Çöp gibi bir kız arkadaşım bana sürekli " Şekerim ya ben yemek yemeği sevmiyorum, hayatta kalmak çin yiyorum, sizin gibi ööööleeee yemiyorum.Dikkat ediyorum" derdi. Sinir şey. Görüşmüyorum kendisiyle zaten ama eminim ki o hala zayıf ve selülitsiz vücuduyla ortalarda salınıyordur.



Keşke bende sevmesem yemek yemeği, keşke bende sık sık çok çok yerine sık sık az az yemek yiyebilsem...



Mesela şimdi bu yazıma resim koymak için internette bakınırken bile gittim hamburger resimlerine, pizza resimlerine baktım.Ya insan şuraya bu yazının arkasından bir salata resmi koymaz mı???Yok koymaz, en azından bakalımda ağzımız sulansın bakıp bakıp canımız çeksin, gidip yiyelim sonra:) OHHH!!!

7 Eylül 2008 Pazar

Aşiyan'da bir Arka Bahçe

Dün 6 Eylül Huzur’un doğum günüydü. Ona sürpriz yapıp farklı bir yerlere gitmek istedim. Nereye gitsek nereye gitsek diye düşünürken Tubik’ ten gelen Arka Bahçe teklifi üzerine hemen araştırmaya koyuldum ve Arka Bahçe’ nin adresini buldum. Rezervasyon yapıldı ve Cumartesi akşamı Bebek’ in ilerisinde Aşiyan Mezarlığı yakınındaki Arka Bahçe’ye gittik.

Tepelerde, yokuşlar çıka çıka bulduğumuz; benim daha önce hiç gitmediğim ancak sürpriz olsun diye Huzur’u götürmek istediğim -fakat o daha önce gelmiş- Arka Bahçe’ye ulaştık. Gerçekten arkalarda bir bahçe olan, yarı mistik yarı otantik havasıyla,her yerden sallanan dekoratif lambalarıyla, güzel yemekleriyle ve yemekten sonra Boğaz manzarasının sizi karşıladığı açık terasıyla Arka Bahçe gerçekten özel anlarınızı geçirebileceğiniz romantik bir mekan.

Tek kusuru bir daha asla girmeyeceğim tuvaleti.

Tuvalete koca kafalı erkek bir manken neden koyarsınız?? O manken uzaylıymış gibi büyük gözleri ile sizin tuvaletinizi yaptığınız yere değil de tam tersi tarafa baksa bile bu sizi rahatsız etmez mi?


Sanki birden canlanıp kafasını çevirmekmiş, yüzündeki o pis sırıtışla “Wellcome to hell,ready to die”falan dicek ve beni öldürmeye başlıcak gibi, fantezilerle, en hızlı tuvaletimi yaptım. Girmeden evvel Huzur’u tuvaletin kapısına diktim ve "Sakın ayrılma bir yere" diye tembihledim. Gerçekten çok rahatsız edici bir durumdu. İşim bitince de oradan koşarak ayrıldım resmen.

Sıkışmaktan altıma kaçıracak kadar olsam bile bir daha orada tuvalete girmem. Hadi bu yetmiyormuş gibi birde tuvaletinizi yaptığınız yerin yanında bir tabak ve tabağın içinde beyaz yan durmuş erkek kafası şeklinde bir mum vardı. Onu Allahtan tam çıkarken fark ettim. Hayır yani öyle güzel bir yerin tuvaleti neden bu şekilde olur? Tamam farklılık katmak istemiş olabilirler ama odayı bir korku tüneline çevirmenin ve tuvalet yaparken insanın korkunç fantezilerini canlandırmaya yardımcı olmaya ne gerek var?

Sanki mekanı başka biri, tuvaleti başka biri dizayn etmiş. Tuvaletin girişinde de "Ölüm Tehlikesi" yazıyordu zaten. Neyse bir tuvalet hakkında bu kadar konuşabileceğimi tahmin etmezdim. Mekandan ve yaşadığım romantik ve huzurlu anlardan daha çok tuvaletten bahsetmiş olmam o kısacık anların bende yarattığı tahribatı gözler önüne seriyor sanırım.




P.S.:Bu arada sevgili sevgilim iyi ki doğmuş, iyi ki Burcu'yu bulmuş...








Meraklısına Arka Bahçe'den bir kaç kare

4 Eylül 2008 Perşembe

Evlilik

Evlilik...İnsanoğlunun maruz kaldığı en büyük sabır sınavı.
Evli olmayan ve zaman zaman da evlilikten korkan biri olarak bu kutsal kuruma saygım sonsuz.Ancak evlilik çok büyük bir değişim değil mi?

Bulunduğunuz aile ortamından çıkıp sevdiğiniz insanla aynı evin içinde yaşamak, onun bilmediğiniz huyunu suyunu görmeye başlamak, görünce zaman zaman hoşlanmak zaman zaman irkilmek, zaman zaman durumdan sıkılmak.Kavga ettiğinizde ağlayarak eve kaçmalar,telefonları suratına kapamalar, ayrılmalar, bir kaç gün konuşmamalar yok artık.

Karşındaki kişiyi "herşeyiyle" sevmek.Geğirmesiyle, kabızlığıyla, ter kokusuyla, kokmuş çorabıyla, kirli çamaşırlarıyla...O büyük aşka gölge düşürebilecek ne varsa evlilik sırasında ortaya çıkıyor olması beni zaman zaman korkutuyor.

Evlilikle ilgili düşünceler siyahla beyaz gibi iki kesin çizgiyle ayrılmış durumda.Ya "Aman Allah korusun ben yaptım bi hata sen yapma yol yakınken kaç" diyenler ya da "Dünyanın en güzel olayı" diyenler.Hakkında yoğunlukla kötü şeylerin söylenmesi ise gerçekten tedirginlik verici bir durum.

Ha asıl soru şu aslında; halk arasında kız kurusu olarak tabir edilen bir kıvamda olan ben evliliğe hazır mıyım?Getirilerine ve götürülerine hazır mıyım? Evlilik, hayatın kimileri için bitmesi kimileri içinse daha yeni başlıyor olması düşüncesinden yola çıkarak ben hayatımı bitiricek miyim yoksa hayata yeni mi başlıcam? "Hayatımı yaşamaya" devam mı etmeliyim? Toplum baskısı benim evlilik isteğimin ne kadarını kaplıyor?

Evli olan arkadaşlarımın "Aman Burcu sakın emin olmadan evlenme 30 olsun 35 olsun ama tam olsun" demeleri ve benim, onlar bunu söylerken içimden " Ne 30 - 35'i yaaa!!!! Sana kolay tabii evlenmişsin, etraf, eş dost, anneanne, babaanne, komşular sana "Eeee sıra sende artık ne zaman evlilik?" diye sormuyor her merhabanın ardından.

Evlilikle ilgili zorlukları her dinlediğimde o ortamdan ayrıdığımda kendimi sorgularken buluyorum.Ve her seferinde de aynı sonuca çıkıyorum.Ben evlenmek is-te-mi-yo-rum.Ama bu istememe zorlukları duyunca hissettiğim bir istememe.Öbür yandan da bu genelde kabus olarak ya da bozulan bir büyü olarak nitelendirilen evliliği yaşamak,sevdiğim insanla her daim beraber olma düşüncesi, kendi evimin olması düşüncesi, onu dekore etme hevesim,evimin arkadaşlarımla dolup taşma düşüncesi içimde gerçekten yoğun olarak yaşamak istediğim bir duygu.

Yaşadığım bu karmaşa evlilik düşüncesine tam olarak hazır olmamamla alakalı olabilir.Hazır olacak mıyım ya da bu, nikah masasında bile hala kesin kararının verilemediği bir durum mu bilmiyorum.Sonuçta yaşayıp görücem.Ama annesi babası 1999 yılında ayrılmış bir çocuk olarak ne istemediğimi çok iyi biliyorum.Annemle babam ayrıldığında gayet büyük bir yaşta olmam bu durumdan fazla etkilenmememe sebep oldu.Her ne kadar ayrı da olsalar ikisininde benimle ayrı ayrı ilgilenmeleri, üstümden ellerini hiç çekmemeleri, her zaman kanatlarının altında olduğumu hisissettirmeleri ayrı oldukları düşüncesini hafif bir şekilde atlatmamı sağladı.

Ama sonuca baktığınızda ben akşamları aile ortamında yemek yiyemeyen, bayramlarda önce baba tarafına sonra anne tarafına ziyarete giden,pazar kahvaltılarını babamla ayrı bir yerde yapan biri olarak bölünüp kaldım.

Ne kadar büyük olursanız olun bu durum sizi çocuk olmaktan ya da çocukmuş gibi hissetmekten alıkoyamıyor.Büyük bir aşkla evlenmiş anne babamın ise bu durumda olmaları benim nasıl bir evlilik istediğime ışık tutmuş durumda.

Her şartta, her koşulda, iyi günde, kötü günde,hastalıkta, sağlıkta, sabır ve saygıyla...O zaman zaten ne geğirme,ne ter kokusu, ne parasızlık, ne karşındakinden sıkılma hissi ne de tasa...

2 Eylül 2008 Salı

Pratik Tarifler



1)Mısır Mücveri




Malzemeler:

1 Kutu konserve mısır


2 yumurta


rendeleniş kaşar peynir


1 çay kaşığından biraz az tuz


Aldığı kadar un(3 yemek kaşığı kadar)


Yapılışı:
Tüm malzemeleri karıştırdıktan sonra kızmış yağa bir kaşık yardımı ile mısırları yağa yavaşça atın.Mısırların iki tarafıda kızarınca alıp afiyetle yiyin.




Not:Çok pratiktir,günlerde(kadınların toplaşıp deikodu yaptıkları,altnları takıp takı hava atıkları günlerde) yapmanız tavsiye edilir.Ölçüler gelen misafirin çokluğuna göre değişebilir.


2)Kremalı Patates


Malzemeler:

4-5 adet orta boy patates

2 kutu krema

rendelenmiş kaşar peyniri

1 kaşık tereyağ

Hazırlanış:

Patatesler halka halka doğranır.(Çok kalın olmamalarına dikkat edin)Altı tereyağı ile sıvanmış borcama patatesler dizilir.Patateslerin aralarına fındık büyüklüğünde tereyağla konulur.Tuz ve karabiber serpilir.Üstüne krema dökülür.180 derecelik fırında 30 dk kadar pişirilir.30 dakika sonunda üstüne kaşar peyniri serpilir.5 dakika kadar da peynrin kızarması beklenir.Çıkan sonuç enfestir.Köftelerin, etlerin yanına çok yakışır.


Not:Bu tariflerin devamı ara ara gelicek.Beğeniceğinizi umuyorum.Sevgiler...