27 Şubat 2009 Cuma

Selin'in vedası

Çarşamba akşamı Selim Ağbimizin vedası için Tubik'lerde toplandık.Veda gecesinden birkaç resim.



Neyseki Selin İzmir'e gidiyor.Her yaz Çeşme'ye gitmek için bize de bahane çıktı.

Bak Selin biz unutturmayız sana verdiğin sözleri , "bizim ev büyük gelirsiniz, kalırsınız" demiştin ona göreeeeeee.Sonradan unutup yok ev meğer küçükmüş ben unutmuşum falan yoookk.Baştan anlaşalım ...

Hastayım :(

Bir yastık,bir yorgan verin bana.

Kıvrılıyım içinde

Sıcak kaplasın heryanımı

Dalıyım uykuya


23 Şubat 2009 Pazartesi

Ne kadar saçmalarım?

İşyerimiz 15.katta.İstanbul'un malesef ki pekte güzel olmayan bir tarafını görüyorum masamın yanındaki pencereden.Genede işten biraz kendimi alıp uzaklara dalmama engel olmuyor bu kötü yapılanma ve puslu hava görüntüsü.

Dalmışken kafamda bir baloncuk oluştu, ordan başka bir baloncuğa, ordan da başka bir baloncuğa geçti düşüncelerim.

Saçma sapan bir olayım var benim.Bir eve takılıorum mesela o evin içinde acaba neler oluyor diye düşünmeye başlıyorum.Senaryolar yazıyorum,acaba içinde yaşayanlar mutlu mu, mutsuz mu, yaşlı mı yoksa yeni evli, bir çift mi gibi gibi düşünüyorum.

Bazen de dünyayı düşünüyorum, bu dünyada acaba şuanda kaç çift kavga ediyor, acaba şuan kaç kişi evlenme teklifi aldı, kaç kadın yeni doğmuş bebeğini kucaklarına aldı diye öööleee düşünüyorum. Bunların bi yararı yok tabi bana, kuru boş düşünceler.Aslında gelmek istediğim konu şu;

biraz önce dalıp gitmişken penceremdeki manzaraya aklımdan geçen saçmalıkları yazmak istiyorum.



Konular karışık;

*Bazen çevremdeki bazı insanlar beni gerçekten çok gıcık ediyor, tahammül sınırlarımı zorluyorlar ama mecburen ya da hiyerarşiden kimseye bişey diyemiyorum.Ama keşke onlara içinden geçenleri söleyebilseydim.

-Biliyor musun bazen çok salakça konuşuyosun ve sana tahammül edemiyorum.

-Bi sen akıllısın di mi?

-Çok sığsın.

-Ter kokuyosun yaaa leş gibi git yıkan

-Anırır gibi gülüyosun.

gibi gibi..Bazen "ya ben herkese mi gıcığım böle şey mi olur, herşey mi batar bi insana" diyip sorunu kendimde arıyorum.


*Bulutların gazdan ibaret olmamasını, dokunulası şeyler olmasını isterdim.


*İstanbul trafiğine bir çözüm isterdim.Ya ben anlamıyorum.Boğaziçi köprüsüne bir kat daha çıkmak neden bu kadar zor ki?İmkansız mı yani şimdi bu.Gecekondulara her sene ayrı kat çıkılıyor.Bizde köprülerin altına ya da üstüne kat çıkalım.



Boş konuşuorum biliyorum.Muhtemelen mühendisler bana gülücekler ama bu da benim İstanbul'a ait bir ütopyam.

...

Bana bakın bu fikri çalan olursa para isterim.


*Şimdi bide şunu düşündüm ben.Gülmek yok.Bunu tam nasıl anlatıcam bilmiyorum, umarım ifade edebilirim.Dünyada 3 tip canlı var di mi?İnsan,hayvan ve bitki.

Tür olarak hem hayvanların hem de bitkilerin pekçok çeşidi var.Yani aslan,kaplan,kedi,balık,fare hepsi hayvan adı altında ayrı ayrı türler.İnsanlar neden sadece 2 cinsiyete ayrılmış 1 tür.Neden bizimde çeşitlerimiz yok???Ne biliyim Lord of the Rings'deki gibi mesela?

Yaradılışa girersek ohooooo tabii ama ne biliyim aklıma geldi işte.

*Recep İvedik'e gittik Cuma akşamı.Evet güldüm yalan değil ama iki yanımda oturan kızın ota boka cığlıklar atarak gülmesi, gülerken iki büklümolmasına o kadar takıldım ki ne var bu kadar komik demekten alamadım kendimi. Sonra düşündüm şimdi ben bu filmden eh işte güzeldi diye çıkıcaktım o kız ise tüm çevresine
- Ihı var ya gülmekten çenem ağrıdı, ıha mutlaka gidin hık aha dicekti.

Not:Şuan işten kaytarmak için mi bu kadar saçma sapan yazdım?
Cevap:Kesinlikle EVET

Ha bide şunu düşündüm , bundan önceki işyerimde iç mutlu değildim.Şartla ciddi çok kötüydü.Şimdiki iş yerime ilk geldiğimde buranın mükemmel bir yer olduğuna karar vermiştim.Ya insan çok nankör ya da gölzerim hep sonradan açılıyor benim.Sanırım insan hiçbi yerde tam anlamıyla mutlu olamıyor.

XOXO B

Gossip Girl'den bu xoxo b'ye hep özenmişimdir yazıyım dedim:P

18 Şubat 2009 Çarşamba

Kıssadan hisse


*Manipulasyon kelimesi takıldı kafama.Yahu nedir bu nedir??
Başladım araştırma yapmaya.Şu
Ekşi Sözlük muhteşem bişey.Peki neymiş manipulasyon??
İnsanlarin düsündükleri gibi davranmamalari ve konusmamalari bunun yerine yapay hareketler ve tavirlar olusturarak birbirlerini etki altina almaya calismalaridir..
Okudum ve sonra düşündüm.Hımmmm sanırım bende zaman zaman manipulasyon yapıyorum.Bunu yapana ne denir acaba?Manipuletör?
Manipuletör'ü örneklemek amaçlı ekşi sözlükte şöyle bir şey okudum.
Sevmemenize ragmen sevgilinizin annesini tavlayabilmek amaci ile yaptigi bir yemegi seve seve yermis gibi davranip muhtesemdi mukemmeldi anneminkinden iyiydi filan moduna geçersiniz..

Dün yaşadıklarımı anlatmak istiyorum bunun üstüne, okuyunca yuh bu kadar mı olur dedim.
Dün akşam Serkan'ın ailesiyle tanışma amaçlı onlara yemeğe gittim.Klasiklikten uzaklaşmak adına annesine minik bir portakal ağacı aldım.Bana gelse çok beğenirdim diye düşündüm.Neyse girdik eve, ben tabi kem küm.Olağınımn üstünde bir kibarlık, bacak bacak üstüne atmak yok,yanyana koyup hafif kırdık dizleri, gözlerini aşağı indirme, minik minik gülmeler,kasılmalar vs vs .Sofraya oturduk.Menü süper.Ezogelin çorbası.
Bir yudum içtiiiimmmm,zaten kokusunda da alamıştım.Çorba annemin yaptığı çorbanın aynısıydı.(Knorr reklamı gibi oldu)Ve sölediim ilk cümle manipulasyon örneğindeki gibi "süper olmuş ellerinize sağlık aynı annemini gibi olmuş."
Yazıyı okuyunca bir hönk oldum haliyle.
Ben manipülatör değilim,asla olmadım demiyorum ama cümlelerin aynı olması öle olduğu anlamına gelmez di mi ama aaaa?Dün akşam öle değildim en azından.

*İş yerinde çok sevgili arkadaşım nam-ı değer
Selim ağbi işten ayrılmaya karar verdi.Duyunca inanmak istemedik ama karar vermişti çoktan.Selin İzmir'li.Ailesi de İzmir'de.İstanbul'un ağır şartlarına dayanmak zor olduğu için ailesinin yanına dönmeye karar verdi.Bence en iyisini yaptı kendisi için ama biz onu nasıl özlicez kim bilir?Yazları görüşücez artık.
Ama 1,5 senedir çoğu haftasonumda dahil olmak üzere neredeyse hergünümü geçirdiğim, annemden daha çok gördüğüm kişinin, canım arkadaşımın gidiyor olmasına çok üzülüyorum.Elbette arkadaşlıklar dosluklar bakidir ama her sabah işe geldiğimde onun masasını boş görünce tükürüğüm boğazıma takılmıcak mı?Onun o meşhur kahkahasını kim bilir nasıl arıcam?Uzun bir süre keşke Selin olsaydı şimdi ya da Selin olsaydı öle derdi/yapardı diyip durucaz.Çok keyifli zamanlar paylaştığım, karnımıza ağrılar girene,gözlerimizden yaşlar gelen kadar güldüğümüz, zaman zamansa beraber ağladığımız canım arkadaşım Selin.Yolun açık olsun.

16 Şubat 2009 Pazartesi

Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak - herşeye rağmen

Aslında üstünden 2 gün geçti ancak haftasonu nete girmeye vaktim olmadığı için geçikmeli de olsa sevgililer gününü yazmak istedim.


Umarım herkez bu günü İSTEDİĞİ şekilde geçirebilmiştir.

Peki ben ne yaptım?

Unutamayacağım kadar güzel, romantik ve sevgi dolu geçirdim.Serkan'la ilk sevgililer günümüzdü.Önceden de kararlaştırdığımız gibi fiks menü olan bir yere gitmicektik.Caddede çoğu yeri bize kişi başı başlangıç, ara sıcak, ana yemek ve tatlı için 155 TL fiyat çekerken bizde acaba konaklama içinde mi diye sormaktan kendimizi alamadık.


Plan şuydu caddede her zaman gittiğimiz
Bi Buçuk adlı restoranta gidip yemeğimizin yanında birer kadeh şarap içecektik.


Bu arada Serkan'dan sevgililer günü hediyesi hiçbişey beklemiyodum çünkü önceki hafta bana zaten ayakkabı almıştı ve bende onu kavga dövüş "sevgililer gününe bana bişey alrsan o geceyi mahvederim" diye tehdit etmiştim.Ancak kader ağlarını çoktan örmüş, beni hem çok sevindiricek, hem mutluluktan gözlerimin dolmasına sebep olucak miniminnacık bir hediye beni beklemekteydi.



Akşam oldu biz buluştuk.Bi Buçuk'a bakalım dedik.Tıkım tıklım.İçeri girilmiyor,4 masa var sırada diyo garsonlar.Neyse çıktık ordan.Başka bir yere bakalım dedik.Caddede her yer aynı durumda.

Serkan "Kalamış'a gidelim."dedi.İlk çıktığımızda Kalamışta çok güzel bir İtalyan Restoranına gitmiştik oranın formatını bilmeden.Yazdı ve arka bahçesinde kahve içmiştik.Adını bile o gün öğrendiğimiz
İl Faro'ya attık kendimizi yağmurdan kaçarken.


İçerisi bomboş.Kimsecikler yok.Ohhh dedim süper kimseler bilmiyor burayı rahat rahat yeriz:)

Mum ışıkları falan çok şirin bi yer.Garsona rezervasyonumuz olmadığını söledik.1 masanın son anda boşaldığını söledi ve bizi masamıza yönlendirdi.İçimden "ya yaaa eminim 1 masalık yerin boş" diyodum ki 15 dk sonra içeri akın akın insan girmeye başladı.


Bu arada yağmurdan kaçarken doluya tutulmak misali gittiğimiz yer fiks menüymüş.Biz fiks menü istemiyoruz sadece makarna yiyip şarap içelim dedik.Tamam dediler.Tabii o an bilmiyoduk; gecenin sonunda menüye ödeyeceğimiz paradan daha fazla paraya çıkıcaktık oradan.:D

Neyse hani akın akın insan geldi dedim ya, mekanda Fenerbahçe'li futbolcu Guiza, ünlü basketbolcu Mirsad Türkcan da vardı.Burayı da kimse bilmez dediğim yer meğer çok ünlü bir yermiş de bi bizim haberimiz yokmuş.Ayrıca sonrasında Serkan'ın müdürü de eşiyle beraber geldi.


Önümüze gelen makarnalar bir avuç kadardı:) Normalde 3 dkda yiyebiliceğimiz makarnaları ortamın romantikliğinden ağır ağır yedik.Şaraplarımızı içtik, sohbetimizi ettik.Çok güzel bir geceydi.Bana böle güzel bir gece yaşattığı için sevgilime çok teşekür ederim tekrardan.Bu arada o miniminnacık hediye
Swarovski'den bir yüzüktü.Gördüğüm an gözlerim mutluluktan doldu.Ne yapıcağımı bilemedi.Yüzük parmağıma tam oldu.Serkan'ın hayatıma tam olması gibi.

Benim gecem böle geçti. Serkan'la yaşadığım, paylaştığım her an çok güzel ve her geçen gün daha da güzellerini yaşıyoruz. Önümüzde ise daha özel anlar yaşamak için çoookk uzun yıllar var daha.

Sen, sen olmanla özelsin. Beyaz yanımsın.






13 Şubat 2009 Cuma

I LOVE YOUR BLOG


Bu aralar kimin bloğuna girsem bu resmi ve insanların birbirine mim gibi bunu gönderdiğini görüyodum.Uzun süredirde ortalarda olmadığım içinde kimse bana göndermez sanıyodum kiiiiii
sevgili gözde ve ayşe bana göndermişler.
Çok mutlu oldum haliyle:) Çok çok teşekkür ettim ve bana verilen bu onurla şimdi bende sevdiğim bloglara awards de blog ödüllerini gururla taktim ederim.
Önceliklee beni blog dünyasına kazandıran Tuba'yaa.AY LAV YOR BILOK Canımmm
2. olarak yazılarını her okuduğumda gülmekten kırıldığım Babegazelle.
Shamamciyan seni asla unutamam:)))
Pilli Cadı tabikide. Bu aralar pek görüşemesekte kendisiylen.
Tabii ki bu kadarla kısıtlamak doğru değil,çünkü ben "takipteyim" listemdeki tüm blogları severek takip ediorum ve çok daha fazlalarını.
Önemli olan bir kuple gönül almak.aahahha cok arabesk oldu ama nasıl bağlıcağımı bilemedim :D
Sevgiler diyim öpücükler...

12 Şubat 2009 Perşembe

Süper anane:))


*Eskilerin çoook meşhur evlilik programlarından Caner'le Tülin'i bilmeyeniniz yoktur.Tülin nadide Türkçemize "hoşlantı" kelimesini katmıştı."Sevmiyorum, hoşlantı var "diyodu Caner için.Neyse o programı ya da türevlerini ya da insan ilişkilerini yermicem şimdi.Sadece bu ikili her televizyona çıktığında evlenmeler için ağlayan,düğünlerinde gidip onlara altın takıcağını söleyen

*Şişko mu şişko

*Ayaklarını uzattığı anda oturur pozisyonda da olsa bile kafası düşüp uyuyan

*Yürümekte zorluk çektiği için yan apartmana misafirliğe 25-30 dk arasında gidip, dönüşte perişan olmamak için arabayla dönen

*Akşamları uyanınca tuvaletin yerini karıştırıp kendini salonda bulan

*Her sebze için eksiksiz olarak aynı şeyleri söleyen, örneğin ıspanak yiyosak "ıspanak en faydalı şey bizim köyde bilmem kim hasta olmuştu ıspanak yedi iyileşti"ya da taze soğan yerken "soğan sebzelerin anası bilmem kim soğanla ayağa kalktı" diyen

*Soğuk kelimesini sağuk diye telafuz eden

*Horladığını hiç bir zaman kabul etmeyen

*Beline kadar beyaz saçları olan, onları her banyodan sonra iki yandan ören

tatlı mı tatlı bir ananem var.Bizimle yaşamaya başladığından beri herşey çok daha güzel.

Seni çok seviyorum anane,bizimle daha uzzzuuuuunnn uzzzuuunn yıllar geçir inşallah:)))

10 Şubat 2009 Salı

Adı Sevgililer Günü

Geri sayım başladı.Sevgililer günü yaklaşıyor.
Kimileri bir telaşta, kimileri bugünü ekonominin canlaması için uydurulmuş bir fikir olduğuna inanıyor.
Kimileri kutluyor, kimileri kutlamıyor. Sevgilisi olmayanlar bu günden genellikle nefret ediyor,"ben zaten sevmem sevgililer gününü yaw, gereksiz"diye kendilerini avutuyolar belki.
Kimileri o gün sevgililerinden çiçek bekliyor, yemeğe çıkarılmak istiyor,miniminnacık bir pırlanta bekliyor.

Herkesin farklı şekilde düşünüp kutladıkları bu sevgililer gününe aslında bende olsada olur olmasada diyen bakanlardanım. Yalan değil bir çiçek beni hep mutlu eder. Ama asıl önemli olan sevgili ile olmaktır.Sevgililere, sevgililer günü olmaz, her gün sevgililer günüdür, gibi klasik bir lafla düşüncemi belli edeyim.

Sokaklarda ellerinde bir buket çiçekle dolaşan kızların havasından geçilmez."Benim sevgilim hem düşünceli hem romantik hem de beni çok seviyor" diye meydan okurlar resmen.Ama acaba bu durumda olupta içinde başka başka düşünceler geçiren insanlar yok mudur?
Örneklemek gerekirse; daha dün kavga etmişsindir, belkide birbirine çok ağır sözler söylemişsindir.Onlar o günde unutulur mu? Ya da daha iki gün önce en yakın arkadaşına "yaaaa kızım tahammül edemiyorum,çok salak ya buuu" dediğin bi sevgilin mi vardır aslında yanına?

Sevgili, aşık, doğru kişi, ruh ikizi, insanın canı, bebeği ya da adı her ne ise, herşeyiyle seven ve sevilen biri olmalı.

Sadece sevgililer gününde değil kavgada bile yakının olmalı.Bu sebeple sevgi ayı olarak adlandırılan Şubat ayında ve sevgililer gününde gerçek sevgililerinizle olmanız dileğiyle...Sizi siz olarak seven ve sizinde o olarak sevdiğiniz kişilerden çiçek, böcek, yemek, ayıcık,minnacık pırlantacık almanız dileğiyle...

9 Şubat 2009 Pazartesi

Me with myself

Bir tutam tarçın,
Acı kahve kokusu,
İş yerindeki mutsuzluk
Gelecek kaygısı
Sabah mahmurluğu
ve
Pazartesi sendromu