29 Ekim 2008 Çarşamba
yasaklandım.
bana yorum yazan o kadar arkadaşımı günlerdir takip edemiyorum,yorum yazamıyorum.
kapanma konusuyla ilgili ağır konuşup benim yüzümden de bir kapanma olayı daha yaşanmasını istemem.
bende herkes gibi dns numarası değiştirme duruma geçtim, onun dışında tüm bloğu wordpress e taşıdım. ama bir gün bile yazmak gelmedi içimden.
sadece blogspotu değil benide kapattılar.
günlerdir yorum yazamadığım için kusura bakmayın ama tadım tuzum yok blogla uğraşmak istemiyorum sanırım.
içime tekrar yazma hevesi gelene kadar kendinize iyi bakın...
23 Ekim 2008 Perşembe
Kızlar gecesi

Dizi sırasında boyanan bu saçlar bir güzel fönlendi.
Arada dedikodular havalarda uçuştu, gülüşmeler, konuşmalar,kritikler, süper bir kız gecesiydi.Aramızda tek evli olan Tubik.Ama en küçüğümüzde o:))Ama ne zaman toplaşsak gelebiliyor Allahtan.
Ben korkuyorum ve soruyorum evlenince de kız kıza takılınıyor mu? Tubik bir istisnamı yoksa?
İstisna olmasın ama noooğğğllluuurrrrrrr olmasınnnnn :(((
20 Ekim 2008 Pazartesi
19 Ekim 2008 Pazar
Ben harbi salağım
Yazmak gelmedi içimden, blogla uğraşmak istemedim nedense bir süre.
Peki bu süre içinde neler yaptım?Aslında farklı bişeyler olmadı.İş, ev, ev, iş arasında mekik dokudum.
Perşembe akşamı Sevi'ye davetliydik.Sevi'ler Kayserili olduğundan dolayı bize mantı yaptı annesiyle ve davet etti. Ne zaman mantı yesek Sevi "Bunlar mantı değil" derdi.Annesinin yaptığı mantıyı yiyene kadar ne demek istediğini anlamıyordum. Mantı yememişim bugüne kadar. Böle bir mantı olamaz.Süperdi.
Bu arada size soruyorum arkadaşlar? İnsan şemsiyesini unutur, anahtarını unutur, telefonunu unutur da arabasını bi yerde unutur mu yawss???
Evet bu salak benim. Çarşamba sabahı arabayla işe gittim. İşe yakın bir sokağa arabayı park ettim. Akşam iş çıkışında nedense bir arkadaşımla eve döndüm. Arabayı orda bıraktım. Neyse Cuma oldu ben arabayı kullanmadım, Cumartesi oldu gene kullanmadım. Arkadaşımda kalıyodum çünkü. Pazar oldu, arkadaşımdan eve geldim. Annem "Kızım senin araban nerde park yerinde göremedim" dedi. Ben böle şaşkın şaşkın "Hayır anne ya olamaz ağaç geliyo önüne ondan göremiyorsun"dedim. Bahçeye baktım araba yok. Çaldılar sandım önce sonra düşünmeye başladım ama gülmekten gözlerimden yaşlar geliyor bir yandan babama ne dicem diye düşünüyorum, annem bir yandan "Nerde bıraktın arabayı salak kızım benim bu kadar salakta olunmaz "diye konuşuyo.
Serkan'ı aradım hemen. "Serkan benim araba bahçede yok ben nerde unuttum onu" dedim. Düşünmeye başladık, Çarşamba günü işe arabayla gittiğimi hatırladık. Serkan geldi, atladık taksiye iş yerinin oraya gittik.
Benim minik kuşum orda sessiz ve üzgün bir şekilde beni bekliyordu. Sarıldım direksiyonuna "Seni terk ettim mi sandın" diye sevdim. Bunlar yaşanırken gülmekten ölüyodum sanırım.Serkan'ın benimle ilgili "Ya ne salak kız ne işim var benim bunla" dememesi büyük şans:))Arabayı bulduktan sonra annemi arayıp "Anne yok burda araba"diye şaka yapmayı da ihmal etmedim ama fazla uzatmadım çünkü fark ettim kalbine iniyodu:)))
Sonra Serkan bana daha komik bir hikaye anlattı. Arkadaşının annesi birgün alışverişe çıkmış arabayla, dönüşte iki yan apartmanlarında oturan komşularına gitmiş kahveye. Arabayı onların kapalı otoparkına koymuş. Sonra unutmuş orda. Polisler tam 1.5 ay arabayı aramışlar:)))
Benden beterleri var yani diye kendimi avuttum.Aklım 5 karış havada ya benim :)))
Annemde aşık mısın sen kızım, deli misin dedi dedi durdu.
Kendime inanamadım.
NOT:Yorum yazarken çok acımasız olmayın olur mu???
13 Ekim 2008 Pazartesi
10 Ekim 2008 Cuma
Bir gün 3. sayfa haberlerinde arkadaşını da okumak varmış.
Bu habere konu olan kızı tanıyorum.
Özlem'e gidiyodum bugün.2 toplantım vardı bu 2 toplantı arasında da öğlen yemek yicektik Özlem'le.Ben geliyorum yaklaştım demek için aradım.
Özlem "Sana çok kötü bir haberim var Tuğçe'yi erkek arkadaşı kaçırmış babasıda erkek arkadaşını vurmuş" dedi.
Araba kullanıyodum birden duyduklarıma inanamadım, gözlerim karardı."Geliyorum hemen anlatırsın"dedim.
Aklımdan o an Tuğçe'yle geçirdiğim günler geçti.Ben Tuğçe'yi üniversitedeyken 3 ay staj yaptığım yerden tanıyorum.Özlem asıl çalışandı Tuğçe ve ben stajyerdik.Tuğçe bildiğiniz üniversiteyi dereceyle bitirecek olan, neşeli, cıvıl cıvıl ama aklı biraz beş karış havada olan bir kızdı.Biz onu dinleyip, izleyip gülerdik.Saftı, aptallık derecesinde.Ama tertemizdi kalbi hiç kötü birşey geçmezdi sanki içinden.
Biz stajımızı bitirdik.Özlemle ben hiç kopmadım.O gün bugündür çok yakın arkadaşımdır kendisi. Ama Tuğçe'yi o günlerden sonra bir Özlem'in kınasında birde düğününde görmüştüm. O zamanlar bile o kadar sene sonra hala aynıydı sanki fazla konuşmadım ama halinden tavrından anlaşılıyodu hala çocuk gibi olduğu.
Tuğçe okulunu dereceyle bitirmişti.Özlem'den haberlerini alıyodum zaten.Bildiğimiz kadarıyla da çok kültürlü okumuş etmiş bir ailesi vardı.
Özlem'in düğününde gördüm demiştim en son onu. O düğünde tanışmış öldürülen sevgilisiyle.Özlem tanıştırmamış halbuki gençler içkininde etkisiyle konuşup kaynaştılar sanırım ben görmedim düğünde onların tanışma anlarını.
Neyse sonra Özlem bana telefon açıp sölemişti "Kızım bomba, Tuğçe Bekir ile çıkıyomuş.Ne işi var onun onla be, denk değiller" demişti.Bekir üst komşusuymuş özlem'in.Anneler görüşüyomuş ama Bekir'le Özlem'in çok alakası yok, yıllardır komşular ama neticede.
Neyse sonuç olarak aylarca bunlar çıkmışlar ama Tuğçe'nin babası razı olmamış evlenmelerine.Denk olmadıkları için.Kız üniversite mezunu çocuk en fazla lise mezunu olduğu için.Kendine göre haklıdır belki baba yıllarca büyütüp okuttuğu gözbebeği kızının ortaokul mezunu taksi şoförü biriyle evlenmesini istememiştir.
Size onay verdim demek için Bekir'i çağırmış babası ama amacı aslında öldürmekmiş onu.
Gazetede yazıldığı gibi onlar evli değillerdi.Sadece rıza almak istemişler haftaya evleniceklermiş güya.
Bugün bunları dinlerken yemekler boğazımda düğümlendi yarısını bıraktım.Özlem Tuğçe'ye ulaşamıyordu.Ona ne olduğunu nerde olduğunu bilmiyoruz .
Sadece şunu düşündüm, insanların hayatlarında ne zaman ne olucağı asla belli değil.Kim derdi ki o saf kız aşık olup sevgilisiyle kaçıcak, mimar babası çocuğu vurucak, hapse girecek, çocuk ölecek.Hayat çok garip.2 aile ayrı ayrı dağıldı,Tuğçe dağıldı herkesin yüreği ayrı ayrı yanıyor.
Bu olayda kim doğru kim yanlış tartışmıcam.Herkes kendine göre haklı belki olan olmuş zaten.
Sölenebilecek tek şey Allahtan sabır ve rahmet dilemek belkide.
9 Ekim 2008 Perşembe
Hastayım&İşyeri halleri

Sevgili günlük,


Tabi bu resim komik olabilir ama birgün gerçekleştiğini düşünürsek biraz trajikomik olur sanırım bu yüzden kendimizi frenlemek içinde SEX&CİTY resminin hemen yanına bunu astık hepimiz.
Gisele Bundchen tüm güzelliği ve yıkılan vücudu ile karşımızda duruyor.Resmin üzerinde "Yemeden önce bir daa düşün" ve "Böle olucam" yazıyor.Yerse tabii:)
Onun dışında birde benim süslü püslü kalemliğim yok mumluğm yo kağıt tutacağım var.İşte karşınızdalar
Sanırım ben üstünde böle şeyler olmayan bir masada asla çalışamazdım ve mutlu olmazdım.Arkadaşlar benden bu kadar valla çıkış saatimiz yaklaşıyo servisi kaçırmıyım,haydin öpücük:))
7 Ekim 2008 Salı
Farklı tasarımlar-ev eşyaları


Böle bir klozetten kim kalkmak ister ki?? Ama sifonu çektiğinizde balıklarda aşağı doğru gitmiyordur umarım:D

Bu ne mi?
Hem evinizin temizliğini yapın hemde çocuğunuzu gezdirin.Üzerine çocuğunuzu oturtabileceğiniz bir süpürge makinası bu.İki işi bir arada çıkarmak isteyenler için birebir.Çocuklarında bu durumdan çok zevk alıcakları kesin
Sobe Volume3
Ben bu sobe konusunu çok beğendim.Bu bir doğumgünü mimiymiş ve doğumgünümüzde istediğimiz hediyelerden,beklentilerimizden bahsedicekmişik.
Valla benim istediklerimi say say bitmez.
Doğumgünüm benimde Kuzucuk gibi yazın olduğu için etrafta çok insan olmaz.Ama madem bu bir beklenti ve istek mimi bu bende o zaman isteklerimi ve beklentilerimi bir bir yazıyım.
Valla ben kalabalık süpriz bir parti düzenlensin isterim.Daha hiç böyle bir organizasyon yapılmadı bana.
Bunun dışında beni tanıyan herkes bilirki ben İtalya'ya gitmeyi çok istiyorum.Şöle bir haftalık İtalya turu hediyesi beni acayip mutlu eder,deliririm herhalde.10 dkda hazırlanırım yarım saat sonrada havaalanında olurum valla.
Onun dışında hımmm ne biliyim işte hediye olarak bir sürü ayakkabı isterim,100 tane gül isterim,üstüne altın tozu serpilmiş ıstakoz yemek isterim:))
Hahah bokunu çıkarıyım beyaz Range Rover isterim.
Ya tabii bunun sonu yok şaka maka sevdiklerimle birlikte olmak isterim bu yeter bana :))
En zevkli kısma geldi sıra bu sobeyi kimlere palasam kimlere paslasaaammm.Şanslı arkadaşları açıklıyorum.
1 Numara:Sevaalll
2 Numara:Tubiiikkkk
3 Numara:Osuruktan teyyareeee
hadi bakalım siz söleyin neler istersiniz,beklentileriniz nelerdir:)))
kolay gele.
6 Ekim 2008 Pazartesi
Dizi saçmalıkları
*Dizilerde neden her zaman en az 3 bölüm hastanede geçer?Gerçek hayata yakın diziler çekildiği söylenir ama gerçek hayatta(neyse ki)her 3 ayda bir ölümcül kazalar,intaharlar,merdivenden yuvarlanıp bebeği düşürmeler olmaz.Ya da ne biliyim bitkisel hayattayken birden sevdiği kız/erkek hastanın elini tutunca hasta gözlerini kırpıştırmaya başlamaz.
*Sonra dizilerde neden hiçbir telefon konuşması hadi tamam canım görüşürüz öptüm baaayyy diye kapanmaz,neden çoğu dizide ayakkabı ile eve girilir?
*Dizilerde mutlaka çok zengin bir aile vardır.O aile o güne kadar mutluluk ve huzur içinde yaşarken birden herşey değişir ve etik manyağı,kurallar yumağı o aile zıvanadan çıkar ve kötü olayların ardı arkası kesilmez.Zengin ailenin annesi neden hep kötüdür ya da geçmişe ait sakladıkları,kocasından gizlediği ya büyük bir aşkı ya da büyük bir sırrı vardır.Neden o kadın o güne kadar o kadar kötü değildir ya da neden arada iyilik yapmaz?
*Dizi karakterleri neden iş yerlerinde hiç çalışmazlar hep çalışır gibi görünürler. Koskoca holding sahibi adamlar her zaman özel hayatla ilgili şeylerle uğraşırlar, her zaman masaları düzgündür,odaya giren kişiler hiçbi zaman işle ilgili bişey konuşmaz.İçeri giren tek önemli kişi avukattır o da boşanma davasıyla ilgili konuşmak için gelir ama bu durum hep çok gizlidir kimsenin bu durumu bilmemesi gerekir.
*Dizilerde neden hep aldatılan kadın kötü kadındır,iyiler hiç aldatılmaz mı?Ya da erkeğin aşık olduğu kadın neden hep iyidir,erkekler ya da kadınlar yanlış insanlara aşık olamaz mı?
*Neden bizim polisiye dizilerimizde iyi adamlar kötü adamları koşarken bile vurabilirler-koşarken atış yapılamaz yani hedef vurma oranı çok düşüktür- ancak kötü adamlar kabak gibi açıktaki iyi adamları vuramazlar. Ayrıca neden tüm kötüler tek yumrukta aaaahhh diye bayılır hemen.Bayılmak bu kadar kolay mıdır?
hee soruyorum sizlere???Nedir bu saçmalıklar???
5 Ekim 2008 Pazar
Steve Madden

Steve Madden'ın sitesinden kış için çizme modellerini inceledim.
Bu arada www.stevemadden.com.tr sitesi açılmış çok sevindim.Artık sadece Türkiye'de bulunan modelleri görebilirsiniz.
Gri ve mor bu sene çok moda çizmelerin hem mor hem de gri seçeneklerini görmek mümkün.
Palladıum
Sezon daha yeni açıldığı için dükkanlar genelde pahalı.Bayram sonrasında birkaç haftaya kalmadan indirimler başlar diye umuyorum çünkü çok fazla şey beğendim.
3 Ekim 2008 Cuma
Kapadokya hikayeleri-Geldim
Süper di mi?:))
Orda ki heryer insanı ayrı ayrı etkiliyor.Her yerde farklı bir şey öğreniyorsunuz.Yeraltı şehrinde mesela 7 kat aşağı nerdeyse yer yer iki büklüm bir şekilde aşağı iniyosunuz,bazen korkuyosunuz ancak o kadar etkileyici ki dinlediğiniz hikayelere ve zamanında insanların buraları nasıl yaptıklarına inanamıyosunuz.
Yerden 1350 metre yukarı çıkıyorsunuz Uçhisar kalesinin tepesine ulaşmak için.Çok yoruluyosunuz ama karşınıza öle bir manzara çıkıyo ki buna dedğiyo.Bütün şehir ayaklarınız altında,Erciyes Dağı bütün ihtişamıyla karşınızda.
Serkan'ın bu gezide en çok hoşuna giden yer şarap fabrikasıydı.Daha içeri girer girmez yoğun bir koku sizi karşılıyor ve Serkan'ın buna ilk tepkisi şöle oldu;derin bir nefes ve ohhhh.:))İşte şarap fabrikasından birkaç resim.
Kapadokya'ya önceden gidenlerden tavsiyeler almıştım gitmeden.Aynı şekilde bana yorum yazan kişilerde bazı tavsiyelerde bulunmuştu. Herkesden aynı cevap gelmişti.Otraya gitmişken mutlaka testi kebabı ye diye.Eee yemeden olur mu?Bizde bir güzel yedik testi kebabını ama ne yalan söliyim bizim yediğimiz yer mi güzel yapamamıştı zaman dar diye ben yetişme telaşıyla tadınımı çıkaramadım bilmiyorum ama pek beğenmedim testi kebabını.Aslında gayet bok boğaz olmama rağmen Nevşehir yemekleri bana pek hitap etmedi sanırım.İşte testi kebabımız.
Tur bizi orda bir mücevherciye götürdü.Bu mücevhercinin özelliği Kültür Bakanlığı onaylı sertifikalı ürünler yapıp satıyor olması.Gezerken kendimi kaybettim.Değerli taşlarla yapılan altın,gümüş yüzükler,kolyeler,küpeler. Bir kadının ömür boyu orda yaşayabilir:))Üretici yeri olmasından dolayı fiyatlar çok uygundu,bende kendime Kapadokya hatırası safir,yakut ve zümrütle bezenmiş gümüş bir yüzük aldım.Böle saydığıma bakmayın zengin duruyor ama komik bir rakam ödedim.
Hayalini kurduğumuz balona binemedik zaten isteseydikte yer yokmuş.Ama her sabah gökyüzünü kaplayan ve otelimizin yakınlarına kadar inen balonlarla uyandık.
Ihlara Vadisi süperdi.45 dakikalık uzun yürüyüşümüz boyunca şırıl şırıl akan suyun yanında huzur bulduk resmen.Bir ara sıcakladım suya dokunıyım bı serinleyim dedim.Su buz gibiydi,herhalde suya elimi sokarken orda bir ısırgan otumu vardı ne bileğim değmiş,bütün yol boyunca kaşındı ve bileğim kabardı.Buda gezinin nazar boncuğuydu.İşte suya dokurken hemen yan tarafta o ısırganı görüyosunuz.Hain ısırgan,kötü ısırgan,pis ısırgan.
Gezimizin sonunda 600den fazla resim çekmiş olduğumuzu gördük ve şaşırdık.Yaşadığımız bu güzel tatilin her anını çekmişiz resmen.Sevgili ve ben unutulmaz günler yaşadık. Daha anlatmadığım, atladığım pek çok şey var eminim.Hatta hemen hemen her olay için bunuda bloğa yazıcam dedim dedim durdum orda ancak şimdilik bu kadar canlarım.Gitmeyenler için şiddetle tavsiye edilir.Yazıma 600 resimden birkaç resimle son vermek istedim.Gönül ister ki her şeyi yazabileyim ama valla bu kadar çıktı benden bugünlük.Herkese sevgileeerrr.