30 Kasım 2008 Pazar

Cumartesi-Taksim



Haftasonu atladık Serkan'la Taksim'e gidelim dedik.2 saat gidiş 2 saat dönüş yolculuğumuz toplam 4 saat sürdü ancak çok güzel vakit geçirdik.Çileli İstanbul'un çileli çocuklarıydık bizde o gün.İşte köprüye girerken ki manzara:





Köprü üstündeyken biraz rahatladı trafik neyseki,iki damla yağmur vede Fener-Beşiktaş maçı sebepti bu çileye.

Aslında Taksim'e gitme amacımız geçen Şeker Bayramında Kapadokya'ya gittik ya hani biz, bu bayramda da aynı turla gitmeyi planlıyoduk bi yerlere.İşte o turu hem yerinde ziyaret edip başka seçenekler varmı diye bakmak hem de biraz olsun indirim koparmaktı maksat.Taksim'in eski binalarından birindeydi tur.Ve bizde bu eski binada eski usül asansörlere bindik.Hani şu demir kapılı sürgülü kafes asansörlerden.Tam bir nostalji yani...

Bunun dışında bol bol gezdik.Alışveriş yaptık.

Komik birşeyde geldi başımıza şimdi şu aşağıdaki fotoğrafta beni hareli bir taçla görüyosunuz.




Resimde de çok çirkin çıkmışım neyse o ayrı.Şimdi ben bu taçları gördüm hemen atladım tabii.Aaaaa Serkan baaak ne güzel bana da alalım mııı?? Hadi resmimi çek diye.Bu resmi çekildim sonra satıcı adam geldi ve resim çekmek 2 ytl dedi.Höönkkk ne olduğumuzu şaşırdık.Ne diyosun abi sen falan filan diyorum ben.Serkan sen ciddi misin diyo adama.Adam taçların bulunduğu yerin yanına Resim Çekmek 2YTL yazmış bize onu gösterdi.Ulan millet ne çakal olmuş yaaaa.Ben "yaaa bırak Serkan kaçalım hadi hadi" diyorum ama beni dinlemedi "onla mı uğraşıcam arkamızdan abuk subuk bağırıcak" falan dedi Serkan verdi parayı.Üzüldüm bende:(( Hayır 2 ytl çok para mı değil tabii ama ne gerek var benim çocukluğum yüzünden sevgilim 2 YTL verdi yok yere.Sinir oldum sana satıcı adam hıh.Herkes taksın taksın resim çektirsin paranı vermeden kaçsın emi.

Sonra bi de Justin Timberlake şapkası denedim ama bunun için para almadılar :D

Öle çok güzel bir gün geçirdik.

Bu arada biz Kurban Bayramında Safranbolu'ya gitmeye karar verdik.Güzelde bir tur ayarladık kendimize.2 gece 3 gün kısa bir tatil.O yüzden hemen gelsin tatil diye gün sayıyorum.Eminim çalışanların hepsi benim gibi bu 9 günü iple çekiyor.Aaaa saat geç olmuş valla yarın iş var:(

Benden bu kadar herkese sevgiler Burcu kaçar:))

28 Kasım 2008 Cuma

Minik bir anı


Öle ne alaka bimiyorum birden aklıma geldi.

Ortaokuldayım.Resim derslerinde bir konu veriliyor,resmi yapmaya derste başlıyorum ama eve gelince konuyu anneme sölüyorum o bambaşka bir resim yapıp bana veriyor bende okula götürüyorum.Ben iki tane çizik çizemezken annem neler neler yapıyor.Ama işinide biliyor,güzel yapıyor ama bir çocuk yapmış gibi yapıyor resimleri.

Neyse gene günlerden bir gün resim hocam beni çağırdı.
-Burcu senin bir resmin vardı.2020 yılında dünya nasıl olucak konulu.Biz onu çok beğendik ve uluslararası bir yarışmaya gönderdik dedi
Benim de aklım beş karış havada hangi residen bile bahsettiğini bilmiyorum.
-Öle mi hocam tamam dedim sevindim, gittim.

Aradan bi zaman geçti.Resim hocamız bir mutlulukla beni yanına çağırdı.
-Burcuu,tebrik ederim.Yarışmada İstanbul ikincisi oldun.İngizlizler gelicek yarın bilmem nerede bir tören olucak sende katılcaksın dedi.

Ben tabii şaşkın,sanırım o zamanlar şapşal bir çocuktum ben:)Eve geldim neyse söledim anneme.
Ertesi gün oldu, biz giyindik süslendik annemle gittik ödül verilecek o yere.Okulun müdürü falanda orda var.Benide annem iki dirhem bir çekirdek giydirmiş.

Ödül olarak bana kocaman İngizlice bir sözlük verdiler.

Ama işin komik yanı ben ödülü alırken annemin salya sümük ağlıyor olmasıydı.

Annelik işte kendi yaptığı resim için bile benim ödül almamdan duygulandı.Kimileri sonrasında "başarısını çaldın annenin o yüzden ağlamıştır" diye dalga geçti ama ben biliyodum duygulanmıştı canım annem benim.

Neyse burda bitmedi.Bizim okulun dergisi vardı.Derginin o ayki sayısının son kapağına beni ve resimimi koydular.Altınada ufak bir yazı yazmamı istediler.Onu da gittim Türkçe hocası olan üst komşumuza yazdırdım.
En ufak bir şekilde katkım olmadan aldığım bu ödülün gururuyla okulda salındım durdum :D

Şimdi hatırlayınca annemde bende çok gülüyoruz bunlara:)

24 Kasım 2008 Pazartesi

Sobelendim Volume 4


Yaw gene sobelendik eyi mi? Sevgili Osuruktan Teyyarecik mimlemiş beni.Şimdi beni soruları uzun mu uzun bir mim bekliyor.İşte sorular ve cevaplar:

1)Blog yazmaya ne zaman başladın?
Bu benim ikinci bloğum aslında öncesinde bi tane daha vardı ama kapamıştım.Aylar sonra bu bloğu açtım.İşte geçen Haziran'da yazmaya başlamışım bunuda.

2.Blog yazısı konularının belli bi çizgide olmasına özen gösteriyomusun?
Hayır göstermiyorum.İçimden ne gelirse onu yazıyorum.Görüldüğü üzere bir moda ya da yemek bloğu değil bloğum.Öle her telden çalıyorum.Aşk,meşk,yemek,eğlence,alışveriş,bana ait bişey işte ya ben işte ben :))

3.Blog yazmayı ne kadar sürdüreceksin?
Ne o yazmıyım mı? Walla bitirmek gibi bir planım yok.Çocuklarım okusun diye bir planım var şöle 10 yıllık vadede:D

4.Blog yazmak senin için eğlenceli bir uğraşken, şimdi artan bekleyiş yüzünden senin için bir zorunluluk haline geldi mi ?
Hayır.Bazen zaman zaman yazmak gelmiyo içimden o zamanlar yazmıyorum.Zorunluluk görmüyorum yani.

5.Blog yazmak için gün içinde bazı şeylerden feragat ediyor musun ?
Yok valla boş zamanlarımda ilgilenmek çok hoşuma gidiyor.Bir nevi terapi canım bu resmen:D

6- Bloga yazılan yazıları ve yorumları en fazla yazarının okuması gerçeği hakkındaki fikirlerin nedir ?
Walla bu soruyu teyyare gibi bende anlamadım.Ne diyon kardeşim heee evet evet ondan ondan.

Eveeettt bitti anketimiz.Son sorusunda ne sorduğu belli olmayan bu anketi şimdik ben de birilerine paslıyorum.Hımmm Pilli Cadı hadi canım benim ellerinden öper yaparsan Burcu pek sevinir,pek güler :P IYK...

23 Kasım 2008 Pazar

Haftasonu nasıl geçti??



Bu Pazar akşamında Pazartesi sendromu yaşarken bir önceki postumu yazdığım zamana geri dönmek istiyorum.O gün daha Cumaydı henüz 2 günlük tatilime girmeme 1 saat falan kalmıştı

:(

Cumartesi toplaştık yağmur demeden,çamur demeden,fırtına demeden yollara düştük Kanlıca'ya gittik balık yemeğe.İstanbul'da lodos sebebi ile deniz felaket haldeydi.Denize yakın yerlerde yağmurunda etkisiyle neredeyse arabanın alt kısmını tamamen kaplayacak yükseklikteki sulara rağmen takmıştık kafaya balık yicektik bi kere.

Mısır,sevgilisi Sercan,Serkan,ben ve Serkan 'ın biricik arkadaşları 3 kız kardeş(Altın Kızlar)Gülay,Aslı,Nilay. Aslı'yla Nilay'ı hala karıştırıyorum çaktırmayın.Sercan davet etmişti bizi geçen hafta.Yakamoz diye bşr restoranta gittik.Tavsiye edilir.Yemekler çok lezzetli idi.

Menüyü gururla sayarim:

Tereyağlı jumbo karıdes

Kalamar

Patlıcan salatası

Acılı ezme

Çoban Salatası

ve

Hamsi tava


Bu şahane masanın resmini çekemedim o sırada o kadar açtım ki tamamen aklımdan çıkmış bu durum.Sonrasıda da aklıma geldiğinde çoktan tabaklar boşalmıştı.

Bu güzel yemeğe güzel ve bol kahkalıda sohbet eklenince süper bir gece geçirdik.

Ordan Altın kızlar ayrıldı yanımızdan bizde Mısırlarla okey oynamaya gittik Fenerbahçe'ye.

Mısırla ben yenildik:((


Bugün ise Pazar.Zaten çok geç geldiğim için eve öğlene kadar uyudum,Bütün günde evden çıkmadım.Miskinlik yapmak istedim.Nedense hiç sevmememe rağmen Serkan'la eve Kentucky'nin kova tavukları varya içinde 15 tane geliyo gözümüz döndü ondan söledik ama yiyemedik.Ayol ne bilelim önceden yememişiz , içinden 5 kişilik yemek çıktı.Bizde kedilere verdik yiyemediklerimizi.Ya ben Mc Donald'sçıyım ya Kentucky çok ağır geliyo bana.


Yarın işe gitmek istemiyorum.Şimdi iş arayanlar eminimki ahh ahh bi işim olsaydı da dicekler bana belki kızıcaklar biliyorum ama inanın başlayınca öle olmuyor.Çok ama çok seviyor olmanız lazım işinizi bıkmamanız ya da Pazartesi sendromu yaşamamanız için.
Serkan'a dedim ki bugün:
-Ben yarın işe gitmicem.
-Peki hayatım gitme.Benim maaşımla geçiniriz.Evlenince 1 milyara ev buluruz ha pardon sen çalışmayınca daha da azına bulmamız lazım.İşte şu kadar mutfak masrafı tutar.Şu kadar telefon masraflarımız,şu kadar üst baş,sen artık çiçeklerden kendine makyaj malzemesi üretirsin dedi sustu.
-........
-Tamam işe gidiyorum
Not:En çok makyaj malzemesini doğal yollarla yapma fikri bana koydu...
Burdan çıkarılacak ders:Maaşınızı aldığınız sürece işinizi sevin yoksa salatalıkları her soyduğunuzda salatalık özlü krem misali yüzünüze sürmek zorunda kalabilirsiniz.

21 Kasım 2008 Cuma

Haftasonu geldi sonundaaa:)) olleeeeyyy

Hayatın karmaşasından, gürültüsünden patırtısından biraz olsun uzaklaşmak istedim.İşten güçten beni sıkan herşeyden bir an olsun kaçmak istedim.Bir saniye bile olsa başka bir yerde olmak istedim.İşi gücü bıraktım öle takıldım internette.Bugün Cuma havalar çok soğuk olucakmış haftasonu İstanbul'da.Herkese güzel bir haftasonu diliyorum.

Resimler sizin de biraz olsun dertlerden uzaklaşmanız için seçildiler.Bu resimlere bakıpta rahatlamamak mümkün mü???

18 Kasım 2008 Salı

Ondan bundan minik minik konular


*Kış kendini bugün iyice hissettirdi.Kabanlar çıktı dolabın üst kısmından, çizmeler ayaklara giyildi.Sabahta, akşamda çok soğuktu, yağmur vardı İstanbu'da.
İş için öğlen vakti bir müşteri ziyaret için gittiğimde klasik İstanbul manzarası ile karşılaştım.Yağmur yağdığı için felç olmuş trafik ve ne yazık ki pek çok büyük ve küçük kaza.

*Dün özel bir gündü sevgilimle benim için.Ay dönümümüzdü.İş çıkışı yemek yedik.Üstünde ILoveYou'lar yazan minicik beyaz karton bir kutunun içinde üstünde kalp olan minicik bir ayıcık aldı bana.O kadar sevindim ki anlatamam.Ayıcığın adını Patates koydu Tubik:)

*İşte çok sıkılıyorum bugünlerde.Aradığım her firma krizden bahsediyor bana.Ortalık çok kötü derler aynen öle.Konuştuğum firmaların bazıları şimdiden kapanıyor.Çok üzülüyorum.

*Pazartesi Elveda Rumeli için,Salı Dudaktan Kalbe için,Çarşamba Yaprak Dökümü için, Perşembe Aşk-ı Memnu için ağlıyorum.Ben kafayı yedim sanırım.Dizi manyağı oldum.İşten koştur koştur dizim var diye gelmeye başladım.

*Şu sigarayı bırakmak istiyorum artık.4-5 ay evvel 3 ay kadar bırakmıştım.Ne güzeldi ama gene o zamanlarda moralim bozulmuştu saçma sapan şeylere başlamıştım yeniden.Şimdi tekrar o kararlılıkta olmak istiyorum.Önce kafamda bitirmek, o güçte olmak istiyorum tekrardan.Sigarayı bırakıp platese başlamak istiyorum.Ha bide zayıflamak istiyorum:))

*En sonunda yicam seni diyen çikolata reklamına sinir oluyorum.Televizyonda yicaaam seni diye bir reklam olur mu yaaa???TDK nerdesinnnnn ???Şimdi bana sanki sen herşeyi doğru mu yazıyorsun diyeceksiniz biliyorum bu sebeple bu cümleyi yazarken son derece dikkatli davranıyorum.

*Geçenlerde aklıma geldi.Kendi kendime güldüm.Üniversite'de derse girmek üzereyiz.Kulağım kadar yüksek sesle çınladı ki yanımdaki arkadaşıma dönüp Aysun duyuyor musun nasıl çınlıyo kulağım demiştim.

*15 yaşında falanım daha yeni yeni iniyorum caddeye.Ve caddeye inmek çok büyük olay benim için.Arkadaşımla oturduk bir cafeye.Nescafe içicez.Garson geldi.Ne istersiniz dedi.Nescafe dedim.Filtreli mi filtresiz mi diye sordu. Ben sütlü dedim.Sonra garson gülüp gitti.Ben filtrelinin ne olduğunu öğrendiğim gün neden o garsonun güldüğünü anladım.

*Bayram yaklaşıyor.Koskoca bir tatil var önümüzde.Gün sayıyorum resmen bu tatil için.Serkan'la bakınmaya başladık nerelere gitsek diye.kesemize uygun minik bir tatil yapalım diye karar verdik.Şöle yakın yerlere kaçalım diyoruz arkadaşlarımızla.Sapanca,Safranbolu ya da Abant gibi.Önerisi olan varsa mutlulukla dinlerim...

Sevgiler....

16 Kasım 2008 Pazar

Yanıyo balatalaaaarrrr

Merhaba

Pilli Cadı'nın bir yazısından etkilenip bende arabayla ilgili komik bir hikayemi yazmak istedim.

Sene 2005 aylardan Mart.Arabamı yeni almışım.3 gün olmuş ve babam benim yanlız çıkmama izin vermiyor.Hiç unutmuyorum günlerden Perşembe.Haftasonu olması lazım babam beni alıcak götürücek bi yere araba kullanıcaz bıdı bıdı.Perşembe akşamı Sakarya'dan döndüm dersim olmadığı için.

İçim tabii kıpır kıpır arabamı görücem kullanıcam diye.İşte büyük sözü dinleme olayı burdan itibaren devreye giriyor.Ben eve gelir gelmez atıyorum çantamı bir kenara annemi öpüp,üst komşumuz aynı zamanda en yakın arkadaşım olan Sema'yı arıyorum.
-Hadi hazırlan arabayla gezicez diye.Tabii babamdan gizli...

Sema hemen geliyor.Atlıyoruz arabaya.Bu arada benzin biraz az ama daha ışık yanmıyor.Neyse biz "ZORLA" gidiyoruz.Caddede turluyoruz ama nedense araba bi gitmiyor.Ben akıllısı "benzin bitiyo yaa galiba, gitmiyor araba" diyip kendimi bi benzinciye atıyorum.
Bu arada yandaki arabadan dumanlar çıkıyor diye de Sema'ya gösteriyorum.
Benzincideki adamlar koşa koşa yanıma geliyolar.
-Hanfendi balatalarınız yanıyo inin arabadan diye!!!!!!!!!!!
-Neeeeeeeeeeee????
El fireni çekik 10 km gitmeye çalışırsan olucağı budur.Daha arabanın 3.günü yawww.

Neyse o zamanlar Sinan diye bir arkadaşım var.Hemen arıyorum onu her derdime koşardı sağolsun.Bu arada Sema ile Sinan'da çıkmışlardı ama Sinan onu aldattı diye ayrılmışlardı.Neyse ben Sinan'ı
-Böööööö Sinan çabuk gelllll arabam yanıyooo diye hönkürerek arıyorum.
Sinan 5 dkda yanımızda neyse arabadanda anlıyo bakıyo bişey yok merak etme yeni araba ya bişey olmamış diyo.Bu arada biz hala benzincideyiz ve ben sinirden sigara yakıyorum.
Benzincide çalışan adamlar gene koşarak geliyolar yanıma.
-Hanfendi burda sigara içilmez,siz burayı havaya uçurmayı kafaya taktınız herhalde diye.

Bizdede kayışlar kopmuş tabii gülmekten karnımıza ağrılar giriyo.
Bu arada o kadar zaman sonra Sema Sinan'ı gördüğünde ki ilk lafı şuydu:
-Seni gördüğümde seviniceğim aklıma gelmezdi dedi :))))

Neyse seneler geçti onlar gene çıktılar.İlk aşklar unutulmaz misali unutamamışlardı birbirlerini.Sonu ne mi oldu?Sema tam evlilik hazırlıkları sırasında Sinan'ı bıraktı.Kesinlikle intikam diildi bunu biliyorum.Ama sana karşı aşkım bitti dedi.
Zaten zamanında Sinan'ı başka bir kızla caddede bastığımız günde Sema ona" İnşallah benim yaşadığım acıyı benden çekersin" demişti.Öle de oldu ...

Arabadan buralara geldik.Şimdi okusalar bu yazdıklarımı beni öldürürler ne yazıyosun diye ama napıyım dayanamadım :D

Sevgilerrrrr....

Ha bu arada ben o balataları 2 sene kullandım valla bişeycik olmamıştı ama genede siz denemeyin.Zaten bunu kim denemek ister di mi bende ki de laf :))

Hadin ciao

14 Kasım 2008 Cuma

Sobelendim Volume 3


Pilli Cadı mimlemiş beni.Bu sobe olayı uzun zamandır yoktu gene çıktı.
Konumuz Neden blog yazıyosun?
Benim blogla tanışmam sevgili arkadaşım Tubik sayesinden oldu.
"Tubik bu ne? blog ne demek?ne işe yarar ?gibi salak sorularıma sabırla cevap verip beni bu konuda özendiren kişidir kendisi.
Önceler ne yazsam sancıları çektim.Hatta tanımadığım ilk kişiden yorum aldığımda seviçten havalara uçtum.
Ama sonuç olarak benim asıl amacım kendimi ifade etme,içimi dökme falan değildi.Gayet özentilikti açık açık söliyim.Aynı sigaraya başlamak gibi.
Nasıl arkadaşlardan özenip başlarsın aynen öle.Şimdi diyorum iyi ki başlamışım.

Benim anlatıcaklarım sadece bir özenmeden ibaret olduğu için bitti.Mimlerde ki en sevdiğim kısma geldi sıra.Bunu kime paslasam kime paslasam???
Tubik sen anlat bakalım neden yazıyosun bloğu???
Bi de Cool Cookie merakla yazını bekliyorum

Sevgiler.....

9 Kasım 2008 Pazar

Nasıl şişmanladım?


Cumartesi akşamı 2. "geleneksel" rakı kebap günümüzde toplaştık.

Serkan,ben,Selim Ağbi ve sevgilisi kebap rakı festivalinin 2.turunda Kalamış'taki Kazancılar'a gittik.

Hoş sohbet,muhabbet,hayaller derken gene götürdük kebapları.

Mezelerden sonra ortaya söylenen devasal "karışık"ın resmini çekmeden duramadım.Bu resme bakıp şimdi anlıyorum.İşte ben böle şişmanladım.

Kazancılar "Ben şöleee güzel bi et yemek istiyorum yaw"diyenler için İstanbul Anadolu Yakası'nın tercih edilen restoranlarından.Valla fiyatlar nasıl derseniz 4 kişi 6-7 meze,ortaya karışık ve rakısıyla gayet iyi bir rakam ödedik.Tavsiye ederim.Sizde gidin siz de şişmanlayın ah ahahaha

6 Kasım 2008 Perşembe

EVLİLİĞİ KURTARAN 7 ROMANTİK FORMÜL



4 bin mutlu çiftin hepsi de bu konularda hemfikir...

Onepoll adlı internet araştırma şirketinin 4 bin "mutlu çift" üstünde yaptığı araştırmaya göre, evlilikte mutluğun formülü şöyle: Ayda üç romantik jest, iki romantik yürüyüş, iki romantik hediye, evde yenen üç romantik akşam yemeği, bir kez yatakta kahvaltı, iki kez dışarıda akşam yemeği, yedi romantik gece, bir geceyi dışarda geçirme, bir kez bara gitme...

Bugün'ün haberine göre, Araştırmada ev temizliğinin de ilişkilerde etkili olduğu görüldü. Karşı tarafa sormadan ayda üç kez ev temizlemenin evliliği olumlu yönde etkilediği ortaya çıktı. Günde üç kez sarılmanın çiftler arasındaki iletişimi güçlendirdiği söylenirken yılda iki kez tatile gitmek ve iki küçük kaçamak yapmak, evlilikte mutluluğun kapısını açan anahtarlardan birkaçı.


Yukarıdaki bu haber için söyleyecek bazı sözlerim var.

Henüz evli değilim.Bu söylenenlerin faydası olucağına şüphe duymuyorum.Ancak bunların çoğunu gerçekleştirmek için ciddi paralara ihtiyaç yok mu?
Mesela kaçımız yılda iki kere tatile çıkabiliyor ya da 2 hediye ya da yakın yerlere de olsa yılda 2 kere gidebiliyor?

Bunların olabilmesi için gerekli olan para insanlarda yoksa nasıl bir kurtarma planı var acaba?Direk kaçış planı mı yürürlüğe giriyor bu durumda?

Sorunumuzun çözümü

Madem tüm bloggerlar kilolardan şikayetçi alın bakalım size HaberTürk'te okuduğum bir haberi yayınlıyorum. Mcizevi otlar sayesinde aç kalmadan artık bizde zayıflıcaz. Artık bizde incecik olucaz.
Haydi koşun aktarlara:D

ZAYIFLATAN 10 BİTKİ

Deniyorum ama bir türlü kilo veremiyorum diyorsanız iste size zayıflamanızı sağlayacak 10 mucize bitki...

At kuyruğu bitkisi idrar sökücü özelliğiyle biliniyor. Yağ dokularını eritmeye yardım eden bitki yaraların iyileşmesine de yardımcı oluyor. Fakat tüm idrar söktürücü bitkilerde olduğu gibi fazla dozda kullanılırsa böbreklere zarar verebilir.

Maydanoz, metabolizmayı hızlandırarak bağ dokusunu güçlendiriyor. Maydanoz yemek ve çayını içmek, ödemlere ve vücudun su toplamasına karşı çok etkili bir yöntem olarak biliniyor.

Adaçayı zayıflamak isteyenler tarafından iştah kesici olarak kullanılıyor. Çay ve yemeklerde baharat olarak da kullanılabiliyor.

Fesleğen vücutta biriken fazla suyu atmaya yardımcı oluyor. Üstelik, içindeki eter yağların moral yükseltici etkisi bulunuyor

Kekik, sindirim sorunlarını tedavi edici etkiye sahip ve metabolizmayı hızlandırıyor. Bağışıklık sistemini güçlendirmenin yanı sıra yorgunluktan şikayet edenlere zindelik veriyor.

Civanperçemi, tatlıya karşı iştahı keser, tokluk hissi verir. Tazelik veren lezzeti, ağır yemeklerin tadını hafifletir.

Biberiye, sindirimi düzenler. İyi bir canlandırıcıdır, kan dolaşımını hızlandırır, cildi sıkılaştırır. Et yemeklerinde kullanılabilir.

Tere, vücuttaki yağ yakımını hızlandırıyor. İnce yaprakları pişince acılaştığı için çiğ yemek gerekir. Ayrıca içinde birçok vitamin barındırır

Sinameki, kalın bağırsakta suyun emilmesini önleyerek müshil görevi yapar. Uzun süreli kullanımlarda bağırsaklarda yan etkilere yol açacağından idrar söktürücü özelliği bulunan rezene ve nane gibi bitkilerle desteklenmesi gerekiyor.

Balık otu, bünyenin kimyasını hızlandırarak zayıflamaya destek olur. İçindeki maddeler tırnakları güçlendirerek saçlara parlaklık verir. Salata ve meyveli içecekler içinde kullanılabilir.

4 Kasım 2008 Salı

Kendime inanamıyorum

Uzun zamandır bloğu ihmal ettiğimin farkındayım.Özür dilerim blog ama içimden yazmak gelmiyor,bloğu açmak istemiyordum.

Bu arada hayatımda bazı değişiklikler oldu aslında.Bu değişiklikler iyi yönde, yani benim olmasını istediğim yönde.Bu sebeplen mutluyum şu aralar aman Allah bozmasın.

Bu haftasonu kendimi çeyiz alırken buldum.Serkan İddaa 'dan para vurdu ufak bir miktar:)Sonra tuttu kolumdan beni İkea ve Boyner'e götürdü.Saatlerce minik minik incik cıncık bir sürü şey aldık.Alışveriş sırasında ki diyaloglar ayrı komikti.Tabii daha ortada hiçbirşey yok.Ne ev, ne bark hadi bunu geçtim daha ailelerin bu durumdan haberi bile yok biz öle sıvadık paçaları dereyi görmeden.

İşte olmayan evimizin minik çeyizinden minik bir kuple.



Herşey beyaz.Tam hayal ettiğim gibi ha bide domuzcuk şeklindeki tuzluk-karabiberliğimize bayıldım ben.

Tabii şimdi Serkan deli gibi İddaa oynuyo tutsun da başka şeylerde alalım diye.Ama hiçbişey belli olmadan bişeyler almak çok zor.

Bunun dışında uzun zamandır beklediğim bir fırsat vardı ki,henüz tam belli olmadığı için yazmak istemiyorum,onun da en büyük kısmını atlattık bakalım sonucunu bekliyorum.

Deli gibi çalışıyorum.Bu aralar işler biraz kesat, krizden dolayı sanırım.Her sektörü ayrı ayrı vuran bu kriz bizim işlerimizi de etkiliyor doğal olarak ama bizim şirket krize inat büyük beklentiler içinde bizden.Her telefon açışımda "Valla Burcu Hanım biz kapatıcaz bu gidişle" ya da "Biz daralmaya gidiyoruz bütçemiz yok" gibi gibi sözleri duyunca çok üzülüyorum.Sonra o aileler geliyor aklıma,bu insanlar napıcak?İflas veren firmaların sahipleri uyuyabiliyolar mı?Çocukları okuyo mu acaba?İşsiz kalan insanlar bu durumda nasıl yeni iş bulucaklar?

Geçenlerde avcumun içi büyüklüğünde simsiyah bir örümcek girmiş odama.Gece saat 3 falan bir tıkırtı.Dikkatinizi çekerim hayvan tıkırtı yapıcak kadar büyük.Kafamı bir çevirdim duvarda bir siyahlık.Korkuyla açtım ışığı dondum kaldım.Korkudan kaldırdım annemi hemen.Annem bir panik öldürdü onu süpürgeyle.Sonra yattık ama ben üzüldüm,düşündüm sonra gerek var mıydı ya öldürmeye?Bir kavanoz kapasaydık o içine girer bizde dışarı atardık onu.Ama uyku sersemliğiyle öldürüverdik hayvancağızı.Öbür tarafta da o bana süpürgeyle vurucak mı acaba?

Her sabah iş kıyafeti giyinirken kendimden nefret ediyorum.Çünkü gitgide gömleklerim daralmaya,pantolonlarımın paçaları kısalmaya başladı.Paçalar şişmanladığım için yanlara doğru genişleme sonucu boydan kısalıyor.Her sabah kendime kızıyorum.Serkan'a kızıyorum."Ya yedirme bana yedirme.Bana kötülük yapıyosun.Ben sebze yiyim sen ne istersen yeeee.Pizza üstüne sufle yenir mi yaaaa??"

Serkan'dan gelen cevap"Bunun da suçlusu ben oldum di mi?" :))))

Sonra akşam oluyor.İş çıkışı biz kendimizi gene kebapçıda buluyoruz.Ben fazla yemicem ya 2 lahmacun söylüyorum:DHani kebap olmasın maksat.