15 Aralık 2008 Pazartesi

Uyuz olduğum insan tipleri


Uzun zamandır yoktum.Bu süre içinde bayram tatilinde doyasıya dinlendim, gezdim, eğlendim.İnternete girmeme rağmen blogla fazla ilgilenemedim,takip ettiğim kişileri okuyamadım, yorum yazamadım ama en kısa zamanda yorumlarımı yazıcam söz veriyorum:))

Bu tatilde bazı olaylar oldu ve ben bazı kişilere uyuz oldum çok.Sonra konu üstüne biraz düşündüm ve bu konuyla ilgili bir yazı yazmak istedim.Konu anlaşıldığı gibi uyuz olduğum insan tipleri ve tavırları:

*Herşeyi bildiğini sanıp dünyadan haberi olmayanlar
*"Fönüm 4 gün dayanıyooo"diye yağlı yağlı saçlarla gezen kızlar
*Baba parasıyla hava atan erkekler
*Araba kullanırken burnunu karıştıranlar
*Erkekleri sadece cüzdan olarak gören kızlar
*Sevgililerini "Sen bana fazlasın,çok iyisin ben seni üzerim"diyerek terkedenler.Artık baydınız başka şeyler üretin,yaratıcı olun.
* Cebinde parası olduğu halde bir kahvenin, 2 YTLnin hesabını yapan erkekler
*Kendini çok iyi yalan sölüyo sanan ama herşeyinden yalan sölediği belli olan,insanları aptal sanan ama kendisi aptal olan insanlar
*Olur olmadık herşeye diklenen erkekler
*Yiyip yiyip zayıf kalan kızlar
*Reina'ya gitmeyi,Laila'ya gitmeyi çok bir b.k sanan erkekler
*Ana kuzusu erkekler
*Sevgililer gününde/aydönümünde hediye almadı veya yemeğe götürmedi diye erkek arkadaşına trip atan kızlar
*Ayakları yere basmayan aklı 5 karış havada olan insanlar
*Ne şartta olursa olsun hiç mutlu olmayan, hiçbirşeyin yetmediği insanlar
*Kız arkadaşının yanında başka kızları kesen erkekler
*Karşındakinin konuşmasına izin vermeden sürekli laf kesen insanlar

Valla bir çırpıda bunlar geldi aklıma, bunları yazdım.Eminim biraz daha düşünsem aklıma daha neler gelir.Merak ediyorum bu listeye daha neler eklenicek??Bunu yazarken şunu düşündüm yahu sen çok mu mükemmelsin? Hayır değilim tabii ama ben bunlara uyuz o-lu-yo-rum elimde değil.

5 Aralık 2008 Cuma

Noodle Gecesi

Perşembe gecesi geleneksel kızlar toplantısı için Selim Ağbi'nin evindeydik.

Menü: Sebzeli noodle
Amaç:Sohbet,muhabbet ve Aşk-ı Memnu izlemek.


Önce noodle yapımıyla başlayalım.Brokoli haşlanmak üzere su dolu bir temcereye konur.Kabaklar yumsak kısımları hariç ince ince uzun şeritler halinde doğranır.Aynı şekilde havuçlarda uzun uzun doğranır.Yemeğimizi vogda yapıcaz.İşte vogumuz ve Selim Ağbi
Vogumuzun içine önce biraz yağ ve dövülmüş sarımsak atıyoruz.Sarımsağın kokusu çıkmaya başlayınca önce daha yavaş pien havuçlarımızı atıyoruz.
Havuçlar biraz yumuşamaya başlayınca içine kabakları ilave edioruz.
Kabakları ilave ettikten sonra haşlanmış olan brokolileri elimizle ufalar gibi yapıp malzemeye ilave ediyoruz.Öbür tarafta hazır olarak satılan noodlelarımızı haşlanmaları için scak suya atıyoruz .
Malzemeye son olarak haşanmış mısır ve soya sosu katıyoruuuuuzzzzz.
Noodlelımızı da kattık mı güzelcene de karıştırdk mı yemeğimiz hazırrrrrr

Tataaaaaaaaa


Çin yemeği sevenlerin kolaylıkla yapabileceği bu yemek,hem pratik hem de çok lezzetli.Yemeği yemden Görüldüğü üzere tepeleme bir tabak yedik hepimiz.Üstüne de dizimizi izlerken çekirdek çitlettik.

Battaniyelerimizi çekti üstümüze dizide hangi kız güzel hangi kız çirkin, Behlül(Kıvanç Tatlıtuğ)karizmatik mi yakışıklı mı bunun kavgasını yaptık.Kıvanç Tatlıtuğ'a çirkin çok dedi Selim Ağbi.Onu yuhaladık.Kavga bazen çok büyüdü diziyi duyamaz olduk birbirimizi susturmak için bolca şişşşşşşşşşşşşledik.

Kısacası süper eğlendik.

1 Aralık 2008 Pazartesi

İşyeri halleri


*İşyerinde 2 gün içinde kriz sebebi ile bölge ofisler dahil tam 17 kişi işten çıkarıldı.Yakın arkadaşlarımdan kimse gitmedi ama genede gidenler için çok ama çok üzüldük nede olsa hepsi mesai arkadaşlarımdı.Bu çıkarmaların devamı gelir mi bilinmez ama hepimiz tedirginiz.Bu ay bitti bakalım diğer ay neler olucak diye kesilecek koyunlar misali bekliyoruz bizde.

Geyikler dönüyor tabii bir yandan da ;insan kaynaklarından mail gelirse üstümüze benzin döküp "gelmeyin yakarım kendimiii yaklaşmayın laaannn yakarım burayıda kendimideeee" diye bağırdığımızı hayal ediyoruz,ya da bulunduğumuz 15.kattan kendimizi atmayı falan.Ama bu geyikler kısa süre sonra yerini tedirginliğe bırakıyor.

O insanlar ne yapar şimdi? Memleketin bu durumda nasıl iş bulurlar,kiminin çoluğu çocuğu var, kimi evli değil ama evine bakıyor... Bunları düşünmemek elde değil.

Bu düşünceler beynimizi yerken herkesin içinde çıkarılmanın korkusu ile işimizin başına geri dönüyoruz.

Ya onlardan biri ben olsaydım düşüncesi ile...

30 Kasım 2008 Pazar

Cumartesi-Taksim



Haftasonu atladık Serkan'la Taksim'e gidelim dedik.2 saat gidiş 2 saat dönüş yolculuğumuz toplam 4 saat sürdü ancak çok güzel vakit geçirdik.Çileli İstanbul'un çileli çocuklarıydık bizde o gün.İşte köprüye girerken ki manzara:





Köprü üstündeyken biraz rahatladı trafik neyseki,iki damla yağmur vede Fener-Beşiktaş maçı sebepti bu çileye.

Aslında Taksim'e gitme amacımız geçen Şeker Bayramında Kapadokya'ya gittik ya hani biz, bu bayramda da aynı turla gitmeyi planlıyoduk bi yerlere.İşte o turu hem yerinde ziyaret edip başka seçenekler varmı diye bakmak hem de biraz olsun indirim koparmaktı maksat.Taksim'in eski binalarından birindeydi tur.Ve bizde bu eski binada eski usül asansörlere bindik.Hani şu demir kapılı sürgülü kafes asansörlerden.Tam bir nostalji yani...

Bunun dışında bol bol gezdik.Alışveriş yaptık.

Komik birşeyde geldi başımıza şimdi şu aşağıdaki fotoğrafta beni hareli bir taçla görüyosunuz.




Resimde de çok çirkin çıkmışım neyse o ayrı.Şimdi ben bu taçları gördüm hemen atladım tabii.Aaaaa Serkan baaak ne güzel bana da alalım mııı?? Hadi resmimi çek diye.Bu resmi çekildim sonra satıcı adam geldi ve resim çekmek 2 ytl dedi.Höönkkk ne olduğumuzu şaşırdık.Ne diyosun abi sen falan filan diyorum ben.Serkan sen ciddi misin diyo adama.Adam taçların bulunduğu yerin yanına Resim Çekmek 2YTL yazmış bize onu gösterdi.Ulan millet ne çakal olmuş yaaaa.Ben "yaaa bırak Serkan kaçalım hadi hadi" diyorum ama beni dinlemedi "onla mı uğraşıcam arkamızdan abuk subuk bağırıcak" falan dedi Serkan verdi parayı.Üzüldüm bende:(( Hayır 2 ytl çok para mı değil tabii ama ne gerek var benim çocukluğum yüzünden sevgilim 2 YTL verdi yok yere.Sinir oldum sana satıcı adam hıh.Herkes taksın taksın resim çektirsin paranı vermeden kaçsın emi.

Sonra bi de Justin Timberlake şapkası denedim ama bunun için para almadılar :D

Öle çok güzel bir gün geçirdik.

Bu arada biz Kurban Bayramında Safranbolu'ya gitmeye karar verdik.Güzelde bir tur ayarladık kendimize.2 gece 3 gün kısa bir tatil.O yüzden hemen gelsin tatil diye gün sayıyorum.Eminim çalışanların hepsi benim gibi bu 9 günü iple çekiyor.Aaaa saat geç olmuş valla yarın iş var:(

Benden bu kadar herkese sevgiler Burcu kaçar:))

28 Kasım 2008 Cuma

Minik bir anı


Öle ne alaka bimiyorum birden aklıma geldi.

Ortaokuldayım.Resim derslerinde bir konu veriliyor,resmi yapmaya derste başlıyorum ama eve gelince konuyu anneme sölüyorum o bambaşka bir resim yapıp bana veriyor bende okula götürüyorum.Ben iki tane çizik çizemezken annem neler neler yapıyor.Ama işinide biliyor,güzel yapıyor ama bir çocuk yapmış gibi yapıyor resimleri.

Neyse gene günlerden bir gün resim hocam beni çağırdı.
-Burcu senin bir resmin vardı.2020 yılında dünya nasıl olucak konulu.Biz onu çok beğendik ve uluslararası bir yarışmaya gönderdik dedi
Benim de aklım beş karış havada hangi residen bile bahsettiğini bilmiyorum.
-Öle mi hocam tamam dedim sevindim, gittim.

Aradan bi zaman geçti.Resim hocamız bir mutlulukla beni yanına çağırdı.
-Burcuu,tebrik ederim.Yarışmada İstanbul ikincisi oldun.İngizlizler gelicek yarın bilmem nerede bir tören olucak sende katılcaksın dedi.

Ben tabii şaşkın,sanırım o zamanlar şapşal bir çocuktum ben:)Eve geldim neyse söledim anneme.
Ertesi gün oldu, biz giyindik süslendik annemle gittik ödül verilecek o yere.Okulun müdürü falanda orda var.Benide annem iki dirhem bir çekirdek giydirmiş.

Ödül olarak bana kocaman İngizlice bir sözlük verdiler.

Ama işin komik yanı ben ödülü alırken annemin salya sümük ağlıyor olmasıydı.

Annelik işte kendi yaptığı resim için bile benim ödül almamdan duygulandı.Kimileri sonrasında "başarısını çaldın annenin o yüzden ağlamıştır" diye dalga geçti ama ben biliyodum duygulanmıştı canım annem benim.

Neyse burda bitmedi.Bizim okulun dergisi vardı.Derginin o ayki sayısının son kapağına beni ve resimimi koydular.Altınada ufak bir yazı yazmamı istediler.Onu da gittim Türkçe hocası olan üst komşumuza yazdırdım.
En ufak bir şekilde katkım olmadan aldığım bu ödülün gururuyla okulda salındım durdum :D

Şimdi hatırlayınca annemde bende çok gülüyoruz bunlara:)

24 Kasım 2008 Pazartesi

Sobelendim Volume 4


Yaw gene sobelendik eyi mi? Sevgili Osuruktan Teyyarecik mimlemiş beni.Şimdi beni soruları uzun mu uzun bir mim bekliyor.İşte sorular ve cevaplar:

1)Blog yazmaya ne zaman başladın?
Bu benim ikinci bloğum aslında öncesinde bi tane daha vardı ama kapamıştım.Aylar sonra bu bloğu açtım.İşte geçen Haziran'da yazmaya başlamışım bunuda.

2.Blog yazısı konularının belli bi çizgide olmasına özen gösteriyomusun?
Hayır göstermiyorum.İçimden ne gelirse onu yazıyorum.Görüldüğü üzere bir moda ya da yemek bloğu değil bloğum.Öle her telden çalıyorum.Aşk,meşk,yemek,eğlence,alışveriş,bana ait bişey işte ya ben işte ben :))

3.Blog yazmayı ne kadar sürdüreceksin?
Ne o yazmıyım mı? Walla bitirmek gibi bir planım yok.Çocuklarım okusun diye bir planım var şöle 10 yıllık vadede:D

4.Blog yazmak senin için eğlenceli bir uğraşken, şimdi artan bekleyiş yüzünden senin için bir zorunluluk haline geldi mi ?
Hayır.Bazen zaman zaman yazmak gelmiyo içimden o zamanlar yazmıyorum.Zorunluluk görmüyorum yani.

5.Blog yazmak için gün içinde bazı şeylerden feragat ediyor musun ?
Yok valla boş zamanlarımda ilgilenmek çok hoşuma gidiyor.Bir nevi terapi canım bu resmen:D

6- Bloga yazılan yazıları ve yorumları en fazla yazarının okuması gerçeği hakkındaki fikirlerin nedir ?
Walla bu soruyu teyyare gibi bende anlamadım.Ne diyon kardeşim heee evet evet ondan ondan.

Eveeettt bitti anketimiz.Son sorusunda ne sorduğu belli olmayan bu anketi şimdik ben de birilerine paslıyorum.Hımmm Pilli Cadı hadi canım benim ellerinden öper yaparsan Burcu pek sevinir,pek güler :P IYK...

23 Kasım 2008 Pazar

Haftasonu nasıl geçti??



Bu Pazar akşamında Pazartesi sendromu yaşarken bir önceki postumu yazdığım zamana geri dönmek istiyorum.O gün daha Cumaydı henüz 2 günlük tatilime girmeme 1 saat falan kalmıştı

:(

Cumartesi toplaştık yağmur demeden,çamur demeden,fırtına demeden yollara düştük Kanlıca'ya gittik balık yemeğe.İstanbul'da lodos sebebi ile deniz felaket haldeydi.Denize yakın yerlerde yağmurunda etkisiyle neredeyse arabanın alt kısmını tamamen kaplayacak yükseklikteki sulara rağmen takmıştık kafaya balık yicektik bi kere.

Mısır,sevgilisi Sercan,Serkan,ben ve Serkan 'ın biricik arkadaşları 3 kız kardeş(Altın Kızlar)Gülay,Aslı,Nilay. Aslı'yla Nilay'ı hala karıştırıyorum çaktırmayın.Sercan davet etmişti bizi geçen hafta.Yakamoz diye bşr restoranta gittik.Tavsiye edilir.Yemekler çok lezzetli idi.

Menüyü gururla sayarim:

Tereyağlı jumbo karıdes

Kalamar

Patlıcan salatası

Acılı ezme

Çoban Salatası

ve

Hamsi tava


Bu şahane masanın resmini çekemedim o sırada o kadar açtım ki tamamen aklımdan çıkmış bu durum.Sonrasıda da aklıma geldiğinde çoktan tabaklar boşalmıştı.

Bu güzel yemeğe güzel ve bol kahkalıda sohbet eklenince süper bir gece geçirdik.

Ordan Altın kızlar ayrıldı yanımızdan bizde Mısırlarla okey oynamaya gittik Fenerbahçe'ye.

Mısırla ben yenildik:((


Bugün ise Pazar.Zaten çok geç geldiğim için eve öğlene kadar uyudum,Bütün günde evden çıkmadım.Miskinlik yapmak istedim.Nedense hiç sevmememe rağmen Serkan'la eve Kentucky'nin kova tavukları varya içinde 15 tane geliyo gözümüz döndü ondan söledik ama yiyemedik.Ayol ne bilelim önceden yememişiz , içinden 5 kişilik yemek çıktı.Bizde kedilere verdik yiyemediklerimizi.Ya ben Mc Donald'sçıyım ya Kentucky çok ağır geliyo bana.


Yarın işe gitmek istemiyorum.Şimdi iş arayanlar eminimki ahh ahh bi işim olsaydı da dicekler bana belki kızıcaklar biliyorum ama inanın başlayınca öle olmuyor.Çok ama çok seviyor olmanız lazım işinizi bıkmamanız ya da Pazartesi sendromu yaşamamanız için.
Serkan'a dedim ki bugün:
-Ben yarın işe gitmicem.
-Peki hayatım gitme.Benim maaşımla geçiniriz.Evlenince 1 milyara ev buluruz ha pardon sen çalışmayınca daha da azına bulmamız lazım.İşte şu kadar mutfak masrafı tutar.Şu kadar telefon masraflarımız,şu kadar üst baş,sen artık çiçeklerden kendine makyaj malzemesi üretirsin dedi sustu.
-........
-Tamam işe gidiyorum
Not:En çok makyaj malzemesini doğal yollarla yapma fikri bana koydu...
Burdan çıkarılacak ders:Maaşınızı aldığınız sürece işinizi sevin yoksa salatalıkları her soyduğunuzda salatalık özlü krem misali yüzünüze sürmek zorunda kalabilirsiniz.

21 Kasım 2008 Cuma

Haftasonu geldi sonundaaa:)) olleeeeyyy

Hayatın karmaşasından, gürültüsünden patırtısından biraz olsun uzaklaşmak istedim.İşten güçten beni sıkan herşeyden bir an olsun kaçmak istedim.Bir saniye bile olsa başka bir yerde olmak istedim.İşi gücü bıraktım öle takıldım internette.Bugün Cuma havalar çok soğuk olucakmış haftasonu İstanbul'da.Herkese güzel bir haftasonu diliyorum.

Resimler sizin de biraz olsun dertlerden uzaklaşmanız için seçildiler.Bu resimlere bakıpta rahatlamamak mümkün mü???

18 Kasım 2008 Salı

Ondan bundan minik minik konular


*Kış kendini bugün iyice hissettirdi.Kabanlar çıktı dolabın üst kısmından, çizmeler ayaklara giyildi.Sabahta, akşamda çok soğuktu, yağmur vardı İstanbu'da.
İş için öğlen vakti bir müşteri ziyaret için gittiğimde klasik İstanbul manzarası ile karşılaştım.Yağmur yağdığı için felç olmuş trafik ve ne yazık ki pek çok büyük ve küçük kaza.

*Dün özel bir gündü sevgilimle benim için.Ay dönümümüzdü.İş çıkışı yemek yedik.Üstünde ILoveYou'lar yazan minicik beyaz karton bir kutunun içinde üstünde kalp olan minicik bir ayıcık aldı bana.O kadar sevindim ki anlatamam.Ayıcığın adını Patates koydu Tubik:)

*İşte çok sıkılıyorum bugünlerde.Aradığım her firma krizden bahsediyor bana.Ortalık çok kötü derler aynen öle.Konuştuğum firmaların bazıları şimdiden kapanıyor.Çok üzülüyorum.

*Pazartesi Elveda Rumeli için,Salı Dudaktan Kalbe için,Çarşamba Yaprak Dökümü için, Perşembe Aşk-ı Memnu için ağlıyorum.Ben kafayı yedim sanırım.Dizi manyağı oldum.İşten koştur koştur dizim var diye gelmeye başladım.

*Şu sigarayı bırakmak istiyorum artık.4-5 ay evvel 3 ay kadar bırakmıştım.Ne güzeldi ama gene o zamanlarda moralim bozulmuştu saçma sapan şeylere başlamıştım yeniden.Şimdi tekrar o kararlılıkta olmak istiyorum.Önce kafamda bitirmek, o güçte olmak istiyorum tekrardan.Sigarayı bırakıp platese başlamak istiyorum.Ha bide zayıflamak istiyorum:))

*En sonunda yicam seni diyen çikolata reklamına sinir oluyorum.Televizyonda yicaaam seni diye bir reklam olur mu yaaa???TDK nerdesinnnnn ???Şimdi bana sanki sen herşeyi doğru mu yazıyorsun diyeceksiniz biliyorum bu sebeple bu cümleyi yazarken son derece dikkatli davranıyorum.

*Geçenlerde aklıma geldi.Kendi kendime güldüm.Üniversite'de derse girmek üzereyiz.Kulağım kadar yüksek sesle çınladı ki yanımdaki arkadaşıma dönüp Aysun duyuyor musun nasıl çınlıyo kulağım demiştim.

*15 yaşında falanım daha yeni yeni iniyorum caddeye.Ve caddeye inmek çok büyük olay benim için.Arkadaşımla oturduk bir cafeye.Nescafe içicez.Garson geldi.Ne istersiniz dedi.Nescafe dedim.Filtreli mi filtresiz mi diye sordu. Ben sütlü dedim.Sonra garson gülüp gitti.Ben filtrelinin ne olduğunu öğrendiğim gün neden o garsonun güldüğünü anladım.

*Bayram yaklaşıyor.Koskoca bir tatil var önümüzde.Gün sayıyorum resmen bu tatil için.Serkan'la bakınmaya başladık nerelere gitsek diye.kesemize uygun minik bir tatil yapalım diye karar verdik.Şöle yakın yerlere kaçalım diyoruz arkadaşlarımızla.Sapanca,Safranbolu ya da Abant gibi.Önerisi olan varsa mutlulukla dinlerim...

Sevgiler....

16 Kasım 2008 Pazar

Yanıyo balatalaaaarrrr

Merhaba

Pilli Cadı'nın bir yazısından etkilenip bende arabayla ilgili komik bir hikayemi yazmak istedim.

Sene 2005 aylardan Mart.Arabamı yeni almışım.3 gün olmuş ve babam benim yanlız çıkmama izin vermiyor.Hiç unutmuyorum günlerden Perşembe.Haftasonu olması lazım babam beni alıcak götürücek bi yere araba kullanıcaz bıdı bıdı.Perşembe akşamı Sakarya'dan döndüm dersim olmadığı için.

İçim tabii kıpır kıpır arabamı görücem kullanıcam diye.İşte büyük sözü dinleme olayı burdan itibaren devreye giriyor.Ben eve gelir gelmez atıyorum çantamı bir kenara annemi öpüp,üst komşumuz aynı zamanda en yakın arkadaşım olan Sema'yı arıyorum.
-Hadi hazırlan arabayla gezicez diye.Tabii babamdan gizli...

Sema hemen geliyor.Atlıyoruz arabaya.Bu arada benzin biraz az ama daha ışık yanmıyor.Neyse biz "ZORLA" gidiyoruz.Caddede turluyoruz ama nedense araba bi gitmiyor.Ben akıllısı "benzin bitiyo yaa galiba, gitmiyor araba" diyip kendimi bi benzinciye atıyorum.
Bu arada yandaki arabadan dumanlar çıkıyor diye de Sema'ya gösteriyorum.
Benzincideki adamlar koşa koşa yanıma geliyolar.
-Hanfendi balatalarınız yanıyo inin arabadan diye!!!!!!!!!!!
-Neeeeeeeeeeee????
El fireni çekik 10 km gitmeye çalışırsan olucağı budur.Daha arabanın 3.günü yawww.

Neyse o zamanlar Sinan diye bir arkadaşım var.Hemen arıyorum onu her derdime koşardı sağolsun.Bu arada Sema ile Sinan'da çıkmışlardı ama Sinan onu aldattı diye ayrılmışlardı.Neyse ben Sinan'ı
-Böööööö Sinan çabuk gelllll arabam yanıyooo diye hönkürerek arıyorum.
Sinan 5 dkda yanımızda neyse arabadanda anlıyo bakıyo bişey yok merak etme yeni araba ya bişey olmamış diyo.Bu arada biz hala benzincideyiz ve ben sinirden sigara yakıyorum.
Benzincide çalışan adamlar gene koşarak geliyolar yanıma.
-Hanfendi burda sigara içilmez,siz burayı havaya uçurmayı kafaya taktınız herhalde diye.

Bizdede kayışlar kopmuş tabii gülmekten karnımıza ağrılar giriyo.
Bu arada o kadar zaman sonra Sema Sinan'ı gördüğünde ki ilk lafı şuydu:
-Seni gördüğümde seviniceğim aklıma gelmezdi dedi :))))

Neyse seneler geçti onlar gene çıktılar.İlk aşklar unutulmaz misali unutamamışlardı birbirlerini.Sonu ne mi oldu?Sema tam evlilik hazırlıkları sırasında Sinan'ı bıraktı.Kesinlikle intikam diildi bunu biliyorum.Ama sana karşı aşkım bitti dedi.
Zaten zamanında Sinan'ı başka bir kızla caddede bastığımız günde Sema ona" İnşallah benim yaşadığım acıyı benden çekersin" demişti.Öle de oldu ...

Arabadan buralara geldik.Şimdi okusalar bu yazdıklarımı beni öldürürler ne yazıyosun diye ama napıyım dayanamadım :D

Sevgilerrrrr....

Ha bu arada ben o balataları 2 sene kullandım valla bişeycik olmamıştı ama genede siz denemeyin.Zaten bunu kim denemek ister di mi bende ki de laf :))

Hadin ciao

14 Kasım 2008 Cuma

Sobelendim Volume 3


Pilli Cadı mimlemiş beni.Bu sobe olayı uzun zamandır yoktu gene çıktı.
Konumuz Neden blog yazıyosun?
Benim blogla tanışmam sevgili arkadaşım Tubik sayesinden oldu.
"Tubik bu ne? blog ne demek?ne işe yarar ?gibi salak sorularıma sabırla cevap verip beni bu konuda özendiren kişidir kendisi.
Önceler ne yazsam sancıları çektim.Hatta tanımadığım ilk kişiden yorum aldığımda seviçten havalara uçtum.
Ama sonuç olarak benim asıl amacım kendimi ifade etme,içimi dökme falan değildi.Gayet özentilikti açık açık söliyim.Aynı sigaraya başlamak gibi.
Nasıl arkadaşlardan özenip başlarsın aynen öle.Şimdi diyorum iyi ki başlamışım.

Benim anlatıcaklarım sadece bir özenmeden ibaret olduğu için bitti.Mimlerde ki en sevdiğim kısma geldi sıra.Bunu kime paslasam kime paslasam???
Tubik sen anlat bakalım neden yazıyosun bloğu???
Bi de Cool Cookie merakla yazını bekliyorum

Sevgiler.....

9 Kasım 2008 Pazar

Nasıl şişmanladım?


Cumartesi akşamı 2. "geleneksel" rakı kebap günümüzde toplaştık.

Serkan,ben,Selim Ağbi ve sevgilisi kebap rakı festivalinin 2.turunda Kalamış'taki Kazancılar'a gittik.

Hoş sohbet,muhabbet,hayaller derken gene götürdük kebapları.

Mezelerden sonra ortaya söylenen devasal "karışık"ın resmini çekmeden duramadım.Bu resme bakıp şimdi anlıyorum.İşte ben böle şişmanladım.

Kazancılar "Ben şöleee güzel bi et yemek istiyorum yaw"diyenler için İstanbul Anadolu Yakası'nın tercih edilen restoranlarından.Valla fiyatlar nasıl derseniz 4 kişi 6-7 meze,ortaya karışık ve rakısıyla gayet iyi bir rakam ödedik.Tavsiye ederim.Sizde gidin siz de şişmanlayın ah ahahaha

6 Kasım 2008 Perşembe

EVLİLİĞİ KURTARAN 7 ROMANTİK FORMÜL



4 bin mutlu çiftin hepsi de bu konularda hemfikir...

Onepoll adlı internet araştırma şirketinin 4 bin "mutlu çift" üstünde yaptığı araştırmaya göre, evlilikte mutluğun formülü şöyle: Ayda üç romantik jest, iki romantik yürüyüş, iki romantik hediye, evde yenen üç romantik akşam yemeği, bir kez yatakta kahvaltı, iki kez dışarıda akşam yemeği, yedi romantik gece, bir geceyi dışarda geçirme, bir kez bara gitme...

Bugün'ün haberine göre, Araştırmada ev temizliğinin de ilişkilerde etkili olduğu görüldü. Karşı tarafa sormadan ayda üç kez ev temizlemenin evliliği olumlu yönde etkilediği ortaya çıktı. Günde üç kez sarılmanın çiftler arasındaki iletişimi güçlendirdiği söylenirken yılda iki kez tatile gitmek ve iki küçük kaçamak yapmak, evlilikte mutluluğun kapısını açan anahtarlardan birkaçı.


Yukarıdaki bu haber için söyleyecek bazı sözlerim var.

Henüz evli değilim.Bu söylenenlerin faydası olucağına şüphe duymuyorum.Ancak bunların çoğunu gerçekleştirmek için ciddi paralara ihtiyaç yok mu?
Mesela kaçımız yılda iki kere tatile çıkabiliyor ya da 2 hediye ya da yakın yerlere de olsa yılda 2 kere gidebiliyor?

Bunların olabilmesi için gerekli olan para insanlarda yoksa nasıl bir kurtarma planı var acaba?Direk kaçış planı mı yürürlüğe giriyor bu durumda?

Sorunumuzun çözümü

Madem tüm bloggerlar kilolardan şikayetçi alın bakalım size HaberTürk'te okuduğum bir haberi yayınlıyorum. Mcizevi otlar sayesinde aç kalmadan artık bizde zayıflıcaz. Artık bizde incecik olucaz.
Haydi koşun aktarlara:D

ZAYIFLATAN 10 BİTKİ

Deniyorum ama bir türlü kilo veremiyorum diyorsanız iste size zayıflamanızı sağlayacak 10 mucize bitki...

At kuyruğu bitkisi idrar sökücü özelliğiyle biliniyor. Yağ dokularını eritmeye yardım eden bitki yaraların iyileşmesine de yardımcı oluyor. Fakat tüm idrar söktürücü bitkilerde olduğu gibi fazla dozda kullanılırsa böbreklere zarar verebilir.

Maydanoz, metabolizmayı hızlandırarak bağ dokusunu güçlendiriyor. Maydanoz yemek ve çayını içmek, ödemlere ve vücudun su toplamasına karşı çok etkili bir yöntem olarak biliniyor.

Adaçayı zayıflamak isteyenler tarafından iştah kesici olarak kullanılıyor. Çay ve yemeklerde baharat olarak da kullanılabiliyor.

Fesleğen vücutta biriken fazla suyu atmaya yardımcı oluyor. Üstelik, içindeki eter yağların moral yükseltici etkisi bulunuyor

Kekik, sindirim sorunlarını tedavi edici etkiye sahip ve metabolizmayı hızlandırıyor. Bağışıklık sistemini güçlendirmenin yanı sıra yorgunluktan şikayet edenlere zindelik veriyor.

Civanperçemi, tatlıya karşı iştahı keser, tokluk hissi verir. Tazelik veren lezzeti, ağır yemeklerin tadını hafifletir.

Biberiye, sindirimi düzenler. İyi bir canlandırıcıdır, kan dolaşımını hızlandırır, cildi sıkılaştırır. Et yemeklerinde kullanılabilir.

Tere, vücuttaki yağ yakımını hızlandırıyor. İnce yaprakları pişince acılaştığı için çiğ yemek gerekir. Ayrıca içinde birçok vitamin barındırır

Sinameki, kalın bağırsakta suyun emilmesini önleyerek müshil görevi yapar. Uzun süreli kullanımlarda bağırsaklarda yan etkilere yol açacağından idrar söktürücü özelliği bulunan rezene ve nane gibi bitkilerle desteklenmesi gerekiyor.

Balık otu, bünyenin kimyasını hızlandırarak zayıflamaya destek olur. İçindeki maddeler tırnakları güçlendirerek saçlara parlaklık verir. Salata ve meyveli içecekler içinde kullanılabilir.

4 Kasım 2008 Salı

Kendime inanamıyorum

Uzun zamandır bloğu ihmal ettiğimin farkındayım.Özür dilerim blog ama içimden yazmak gelmiyor,bloğu açmak istemiyordum.

Bu arada hayatımda bazı değişiklikler oldu aslında.Bu değişiklikler iyi yönde, yani benim olmasını istediğim yönde.Bu sebeplen mutluyum şu aralar aman Allah bozmasın.

Bu haftasonu kendimi çeyiz alırken buldum.Serkan İddaa 'dan para vurdu ufak bir miktar:)Sonra tuttu kolumdan beni İkea ve Boyner'e götürdü.Saatlerce minik minik incik cıncık bir sürü şey aldık.Alışveriş sırasında ki diyaloglar ayrı komikti.Tabii daha ortada hiçbirşey yok.Ne ev, ne bark hadi bunu geçtim daha ailelerin bu durumdan haberi bile yok biz öle sıvadık paçaları dereyi görmeden.

İşte olmayan evimizin minik çeyizinden minik bir kuple.



Herşey beyaz.Tam hayal ettiğim gibi ha bide domuzcuk şeklindeki tuzluk-karabiberliğimize bayıldım ben.

Tabii şimdi Serkan deli gibi İddaa oynuyo tutsun da başka şeylerde alalım diye.Ama hiçbişey belli olmadan bişeyler almak çok zor.

Bunun dışında uzun zamandır beklediğim bir fırsat vardı ki,henüz tam belli olmadığı için yazmak istemiyorum,onun da en büyük kısmını atlattık bakalım sonucunu bekliyorum.

Deli gibi çalışıyorum.Bu aralar işler biraz kesat, krizden dolayı sanırım.Her sektörü ayrı ayrı vuran bu kriz bizim işlerimizi de etkiliyor doğal olarak ama bizim şirket krize inat büyük beklentiler içinde bizden.Her telefon açışımda "Valla Burcu Hanım biz kapatıcaz bu gidişle" ya da "Biz daralmaya gidiyoruz bütçemiz yok" gibi gibi sözleri duyunca çok üzülüyorum.Sonra o aileler geliyor aklıma,bu insanlar napıcak?İflas veren firmaların sahipleri uyuyabiliyolar mı?Çocukları okuyo mu acaba?İşsiz kalan insanlar bu durumda nasıl yeni iş bulucaklar?

Geçenlerde avcumun içi büyüklüğünde simsiyah bir örümcek girmiş odama.Gece saat 3 falan bir tıkırtı.Dikkatinizi çekerim hayvan tıkırtı yapıcak kadar büyük.Kafamı bir çevirdim duvarda bir siyahlık.Korkuyla açtım ışığı dondum kaldım.Korkudan kaldırdım annemi hemen.Annem bir panik öldürdü onu süpürgeyle.Sonra yattık ama ben üzüldüm,düşündüm sonra gerek var mıydı ya öldürmeye?Bir kavanoz kapasaydık o içine girer bizde dışarı atardık onu.Ama uyku sersemliğiyle öldürüverdik hayvancağızı.Öbür tarafta da o bana süpürgeyle vurucak mı acaba?

Her sabah iş kıyafeti giyinirken kendimden nefret ediyorum.Çünkü gitgide gömleklerim daralmaya,pantolonlarımın paçaları kısalmaya başladı.Paçalar şişmanladığım için yanlara doğru genişleme sonucu boydan kısalıyor.Her sabah kendime kızıyorum.Serkan'a kızıyorum."Ya yedirme bana yedirme.Bana kötülük yapıyosun.Ben sebze yiyim sen ne istersen yeeee.Pizza üstüne sufle yenir mi yaaaa??"

Serkan'dan gelen cevap"Bunun da suçlusu ben oldum di mi?" :))))

Sonra akşam oluyor.İş çıkışı biz kendimizi gene kebapçıda buluyoruz.Ben fazla yemicem ya 2 lahmacun söylüyorum:DHani kebap olmasın maksat.

29 Ekim 2008 Çarşamba

yasaklandım.

şu blogspot'un engellenmesinden sonra o kadar soğudum ki şu yazıyı bile istemeye istemeye yazıyorum.
bana yorum yazan o kadar arkadaşımı günlerdir takip edemiyorum,yorum yazamıyorum.
kapanma konusuyla ilgili ağır konuşup benim yüzümden de bir kapanma olayı daha yaşanmasını istemem.
bende herkes gibi dns numarası değiştirme duruma geçtim, onun dışında tüm bloğu wordpress e taşıdım. ama bir gün bile yazmak gelmedi içimden.
sadece blogspotu değil benide kapattılar.
günlerdir yorum yazamadığım için kusura bakmayın ama tadım tuzum yok blogla uğraşmak istemiyorum sanırım.
içime tekrar yazma hevesi gelene kadar kendinize iyi bakın...

23 Ekim 2008 Perşembe

Kızlar gecesi



Çarşamba akşamı herkes bilir ben program yapmam Yaprak Dökümü'nü izlerim.Ha arkadaşıma giderim,arkadaşım bana gelir ama mutlaka Yaprak Dökümü izlenir.


Hatta Mel her hafta ya bana gelir ya ben ona giderim,izleriz diziyi.Diziyi izlerken hiç konuşmayız aralarda da kritik yaparız dizi bitincede evlerimize gideriz.Kişisel bişey paylaşmayız Çarşamba günleri.

Bu Çarşamba nam-ı değer Selim Ağğbi bizi evine çağırdı.1.amaç Selim Ağğbi 'nin saçlarını boyamaktı.Ama benim için önemli olan dizimdi.Selim Ağğbi Yaprak Dökümünün aksine tam bir Avrupa Yakası fanı.Saçlarını boyamayı koz olarak kullanıp bir şartla boyarım Yaprak Dökümünü izlicez dedim.Mecbur kabul etti yavrucak.

Toplaştık kızkıza.Burger King'ten yemekler söylendi,Selim Ağğbi'nin saçları boyandı.Cipsler açıldı.Oturuldu tv başına sıra sıra yaprak Dökümü izlendi pek çok hiiiiiiiiiiii,aaaaaaaaaaaaa,hadi beeee,yaaa inanmıyorummmmlar arasında.

Biz izledik pür dikkat Selim Ağğbi bizle dalga geçti.Acitasyon bir dizi olduğu için "Aman bugün ağlamadılar hayret akşam yemeğinden sonra başlarına bişey gelmediği için toplaşıp ağlaşırlar alışkanlıktan" dedi,biz güldük:))Haklıydı aslında ama o dizi benim haftalık acılarımın dışa vurumu.Yanımda biri varken ağlayamıyorum ama kimse yoksam alllaaahh beni görmeyin,bööööööööööööööööö vaziyetlerindeyim.
Selim Ağğbi iddialı saç rengiyle aslında kobay olmuştu çünkü benim ilk saç boyama deneyimimdi.

Size Selim Ağğbi'den bahsedeyim,mesela neden Selin'e Selim Ağğbi diyoruz?
Çünkü kendisi aramızda erkek gibi olan, yeri geldiğinde erkek tokatlayan,diskoda biri arkanızdan size mi sulandı; siz farketmeden onu kolundan tuttuğu gibi defeden bir arkadaşımız.Şahsen biz yanımızda Selim Ağğbi varken her yere gidebiliriz.Hasta olduğunda kütür kütür öksüren,pöfür pöfür sigara içen ve küfreden bir hatundur.Ama bir o kadar da güzeldir.

Selim Ağğbi'nin saçları sarıydı.Birgün özenmiş resimlerden görmüş beğenmiş geldi yanımıza "ben saçlarımı platin yaptırıcam" diye.Eee peki yaptır sen bilirsin güzel olur vs vs gazladık bunu.Akşamına hüngür şakır beni aradı;

-Burcuuuuuu nerdesin???

-Selim Ağğbi ne oldu??? Neden ağlıyosun?? Evdeyim

-Saçlarım çok kötü oldu,ağzına sıçıyım o kadar para verdim,....koydu saçlarımın o kuaför.böööööööööğğğğğğğğhhhhhhhh

-Ne kadar verdin?

-.........(uçuk bir rakam)

-Çüşşşşş,tamam canım benim ağlama hadi gel bana


O diyologdan sonra geldi bu, gözler şiş.İlk başta bir tuhaf geldi banada saçlar nede olsa birden o kadar açık renkle çıktı karşıma.Ama sonra gözümüz gönlümüz alıştı vazgeçemez olduk.Hiç değiştirmesin istiyoruz valla, o kadar sevdik.İşte saç boyarken biz;





Dizi sırasında boyanan bu saçlar bir güzel fönlendi.



Arada dedikodular havalarda uçuştu, gülüşmeler, konuşmalar,kritikler, süper bir kız gecesiydi.Aramızda tek evli olan Tubik.Ama en küçüğümüzde o:))Ama ne zaman toplaşsak gelebiliyor Allahtan.
Ben korkuyorum ve soruyorum evlenince de kız kıza takılınıyor mu? Tubik bir istisnamı yoksa?

İstisna olmasın ama noooğğğllluuurrrrrrr olmasınnnnn :(((

20 Ekim 2008 Pazartesi

19 Ekim 2008 Pazar

Ben harbi salağım

Bir süredir yoktum.
Yazmak gelmedi içimden, blogla uğraşmak istemedim nedense bir süre.

Peki bu süre içinde neler yaptım?Aslında farklı bişeyler olmadı.İş, ev, ev, iş arasında mekik dokudum.

Perşembe akşamı Sevi'ye davetliydik.Sevi'ler Kayserili olduğundan dolayı bize mantı yaptı annesiyle ve davet etti. Ne zaman mantı yesek Sevi "Bunlar mantı değil" derdi.Annesinin yaptığı mantıyı yiyene kadar ne demek istediğini anlamıyordum. Mantı yememişim bugüne kadar. Böle bir mantı olamaz.Süperdi.

Bu arada size soruyorum arkadaşlar? İnsan şemsiyesini unutur, anahtarını unutur, telefonunu unutur da arabasını bi yerde unutur mu yawss???
Evet bu salak benim. Çarşamba sabahı arabayla işe gittim. İşe yakın bir sokağa arabayı park ettim. Akşam iş çıkışında nedense bir arkadaşımla eve döndüm. Arabayı orda bıraktım. Neyse Cuma oldu ben arabayı kullanmadım, Cumartesi oldu gene kullanmadım. Arkadaşımda kalıyodum çünkü. Pazar oldu, arkadaşımdan eve geldim. Annem "Kızım senin araban nerde park yerinde göremedim" dedi. Ben böle şaşkın şaşkın "Hayır anne ya olamaz ağaç geliyo önüne ondan göremiyorsun"dedim. Bahçeye baktım araba yok. Çaldılar sandım önce sonra düşünmeye başladım ama gülmekten gözlerimden yaşlar geliyor bir yandan babama ne dicem diye düşünüyorum, annem bir yandan "Nerde bıraktın arabayı salak kızım benim bu kadar salakta olunmaz "diye konuşuyo.
Serkan'ı aradım hemen. "Serkan benim araba bahçede yok ben nerde unuttum onu" dedim. Düşünmeye başladık, Çarşamba günü işe arabayla gittiğimi hatırladık. Serkan geldi, atladık taksiye iş yerinin oraya gittik.
Benim minik kuşum orda sessiz ve üzgün bir şekilde beni bekliyordu. Sarıldım direksiyonuna "Seni terk ettim mi sandın" diye sevdim. Bunlar yaşanırken gülmekten ölüyodum sanırım.Serkan'ın benimle ilgili "Ya ne salak kız ne işim var benim bunla" dememesi büyük şans:))Arabayı bulduktan sonra annemi arayıp "Anne yok burda araba"diye şaka yapmayı da ihmal etmedim ama fazla uzatmadım çünkü fark ettim kalbine iniyodu:)))

Sonra Serkan bana daha komik bir hikaye anlattı. Arkadaşının annesi birgün alışverişe çıkmış arabayla, dönüşte iki yan apartmanlarında oturan komşularına gitmiş kahveye. Arabayı onların kapalı otoparkına koymuş. Sonra unutmuş orda. Polisler tam 1.5 ay arabayı aramışlar:)))
Benden beterleri var yani diye kendimi avuttum.Aklım 5 karış havada ya benim :)))
Annemde aşık mısın sen kızım, deli misin dedi dedi durdu.

Kendime inanamadım.

NOT:Yorum yazarken çok acımasız olmayın olur mu???

13 Ekim 2008 Pazartesi

Bir süre yokum...

Bir süre yokum
Beni özleyin anacım:))
Yakında gelicem
Öpücük

10 Ekim 2008 Cuma

Bir gün 3. sayfa haberlerinde arkadaşını da okumak varmış.

Bugün dehşet bir olay yaşadım.

Bu habere konu olan kızı tanıyorum.

Özlem'e gidiyodum bugün.2 toplantım vardı bu 2 toplantı arasında da öğlen yemek yicektik Özlem'le.Ben geliyorum yaklaştım demek için aradım.

Özlem "Sana çok kötü bir haberim var Tuğçe'yi erkek arkadaşı kaçırmış babasıda erkek arkadaşını vurmuş" dedi.
Araba kullanıyodum birden duyduklarıma inanamadım, gözlerim karardı."Geliyorum hemen anlatırsın"dedim.

Aklımdan o an Tuğçe'yle geçirdiğim günler geçti.Ben Tuğçe'yi üniversitedeyken 3 ay staj yaptığım yerden tanıyorum.Özlem asıl çalışandı Tuğçe ve ben stajyerdik.Tuğçe bildiğiniz üniversiteyi dereceyle bitirecek olan, neşeli, cıvıl cıvıl ama aklı biraz beş karış havada olan bir kızdı.Biz onu dinleyip, izleyip gülerdik.Saftı, aptallık derecesinde.Ama tertemizdi kalbi hiç kötü birşey geçmezdi sanki içinden.

Biz stajımızı bitirdik.Özlemle ben hiç kopmadım.O gün bugündür çok yakın arkadaşımdır kendisi. Ama Tuğçe'yi o günlerden sonra bir Özlem'in kınasında birde düğününde görmüştüm. O zamanlar bile o kadar sene sonra hala aynıydı sanki fazla konuşmadım ama halinden tavrından anlaşılıyodu hala çocuk gibi olduğu.

Tuğçe okulunu dereceyle bitirmişti.Özlem'den haberlerini alıyodum zaten.Bildiğimiz kadarıyla da çok kültürlü okumuş etmiş bir ailesi vardı.

Özlem'in düğününde gördüm demiştim en son onu. O düğünde tanışmış öldürülen sevgilisiyle.Özlem tanıştırmamış halbuki gençler içkininde etkisiyle konuşup kaynaştılar sanırım ben görmedim düğünde onların tanışma anlarını.

Neyse sonra Özlem bana telefon açıp sölemişti "Kızım bomba, Tuğçe Bekir ile çıkıyomuş.Ne işi var onun onla be, denk değiller" demişti.Bekir üst komşusuymuş özlem'in.Anneler görüşüyomuş ama Bekir'le Özlem'in çok alakası yok, yıllardır komşular ama neticede.

Neyse sonuç olarak aylarca bunlar çıkmışlar ama Tuğçe'nin babası razı olmamış evlenmelerine.Denk olmadıkları için.Kız üniversite mezunu çocuk en fazla lise mezunu olduğu için.Kendine göre haklıdır belki baba yıllarca büyütüp okuttuğu gözbebeği kızının ortaokul mezunu taksi şoförü biriyle evlenmesini istememiştir.

Size onay verdim demek için Bekir'i çağırmış babası ama amacı aslında öldürmekmiş onu.
Gazetede yazıldığı gibi onlar evli değillerdi.Sadece rıza almak istemişler haftaya evleniceklermiş güya.

Bugün bunları dinlerken yemekler boğazımda düğümlendi yarısını bıraktım.Özlem Tuğçe'ye ulaşamıyordu.Ona ne olduğunu nerde olduğunu bilmiyoruz .

Sadece şunu düşündüm, insanların hayatlarında ne zaman ne olucağı asla belli değil.Kim derdi ki o saf kız aşık olup sevgilisiyle kaçıcak, mimar babası çocuğu vurucak, hapse girecek, çocuk ölecek.Hayat çok garip.2 aile ayrı ayrı dağıldı,Tuğçe dağıldı herkesin yüreği ayrı ayrı yanıyor.

Bu olayda kim doğru kim yanlış tartışmıcam.Herkes kendine göre haklı belki olan olmuş zaten.
Sölenebilecek tek şey Allahtan sabır ve rahmet dilemek belkide.

9 Ekim 2008 Perşembe

Hastayım&İşyeri halleri



Sevgili günlük,


Etrafta grip mikropları kol geziyor.İş yerinde sağdan soldan bombardıman altındaydım günlerdim ve bende yenik düştüm bu duruma.Burnum silmekten kıpkırmızı oldu.Mendiller yetmiyor artık.10 dakikada bir hapşırmaktan,her seferinde de çok yaşa diyen insanlara hep beraber demekten gına geldi.


Hasta olmak istemiyorum diyodum ama artık çok geç sanırım.



Hapşırdığınız zaman size söylenen laflara dikkat etiniz mi hiç?Eskiden sadece çok yaşa denirken, artık iyi yaşa,güzel yaşa,uzun yaşa,mutlu yaşa gibi versiyonları çıktı.Cevaplarda çoğaldı bununla birlikte,sende görün yanına hep beraber,inşallah gibi laflar eklendi.Ben "hep beraber"i kullanıorum nedense daha bir hoşuma gidiyor sanırım.



Şimdi Allah beterinden korusun ne hastalıklar var dicem,hem yaşlı teyzelere dönücem hemde dinibütün kişilerden sanıcaksınız beni biliyorum ama daha kötü olmak istemiyorum gerçekten.


İş yerindeyim şuan artık mesai saatinin bitmesine dakikalar var ve ben bugün gerçekten çok çalıştığım için son dakikalarımda kendime biraz izin verdim.



İş yerinden bahsetmişken sizlere masamın resmini çektim. İşte masam:







Gördüğünüz gibi açık bir ofiste çalışıyorum.Bu sebeple hasta olmak çok kolay:D



Kübik masalarda oturuyoruz,masamın duvarlarındaki bazı detaylardan bahsetmek istiyorum.İşten kafamı kaldırdığımda beni mutlu edicek ya da güldürücek bazı resimler var burda.İşte onlardan bazıları;)







Bu resim burdaki arkadaşlarımla benim böle yemeğe devam edersek bundan çok değil 2-3 yıl sonraki hallerimiz.Gördüğünüz gibi üzerlerinde tip benzetmesine göre isimlerimiz yazılı durumda:)Tamda bizim grubumuz sarışın,esmer,kumral ve kızıldan oluşuyor,denk ve donk oldu yani:D


Tabi bu resim komik olabilir ama birgün gerçekleştiğini düşünürsek biraz trajikomik olur sanırım bu yüzden kendimizi frenlemek içinde SEX&CİTY resminin hemen yanına bunu astık hepimiz.








Gisele Bundchen tüm güzelliği ve yıkılan vücudu ile karşımızda duruyor.Resmin üzerinde "Yemeden önce bir daa düşün" ve "Böle olucam" yazıyor.Yerse tabii:)



Onun dışında birde benim süslü püslü kalemliğim yok mumluğm yo kağıt tutacağım var.İşte karşınızdalar






Sanırım ben üstünde böle şeyler olmayan bir masada asla çalışamazdım ve mutlu olmazdım.Arkadaşlar benden bu kadar valla çıkış saatimiz yaklaşıyo servisi kaçırmıyım,haydin öpücük:))


7 Ekim 2008 Salı

Farklı tasarımlar-ev eşyaları


Kadınların en düşkün olduğu ayakkabıları derli toplu tutmak adına süper bir keşif bence.Hem ayakkabılarınız yepyeni kalıyor hem de üstüste kutuların kapladığı yerin yarısı kadar yer kaplıyor.






Böle bir klozetten kim kalkmak ister ki?? Ama sifonu çektiğinizde balıklarda aşağı doğru gitmiyordur umarım:D




Şeffaf bir buzdolabı:)Ben buzdolabımı temiz kullanıyorum,içi de her zaman güzel yiyecek,içeceklerle dolu diyosanız bu tam size göre.




Bu ne mi?

Hem evinizin temizliğini yapın hemde çocuğunuzu gezdirin.Üzerine çocuğunuzu oturtabileceğiniz bir süpürge makinası bu.İki işi bir arada çıkarmak isteyenler için birebir.Çocuklarında bu durumdan çok zevk alıcakları kesin

Sobe Volume3

Eveeett tekrar mimlendik.Sevgili Kuzucuk Yabani Kuzu beni sobelemiş.

Ben bu sobe konusunu çok beğendim.Bu bir doğumgünü mimiymiş ve doğumgünümüzde istediğimiz hediyelerden,beklentilerimizden bahsedicekmişik.
Valla benim istediklerimi say say bitmez.
Doğumgünüm benimde Kuzucuk gibi yazın olduğu için etrafta çok insan olmaz.Ama madem bu bir beklenti ve istek mimi bu bende o zaman isteklerimi ve beklentilerimi bir bir yazıyım.
Valla ben kalabalık süpriz bir parti düzenlensin isterim.Daha hiç böyle bir organizasyon yapılmadı bana.
Bunun dışında beni tanıyan herkes bilirki ben İtalya'ya gitmeyi çok istiyorum.Şöle bir haftalık İtalya turu hediyesi beni acayip mutlu eder,deliririm herhalde.10 dkda hazırlanırım yarım saat sonrada havaalanında olurum valla.
Onun dışında hımmm ne biliyim işte hediye olarak bir sürü ayakkabı isterim,100 tane gül isterim,üstüne altın tozu serpilmiş ıstakoz yemek isterim:))
Hahah bokunu çıkarıyım beyaz Range Rover isterim.
Ya tabii bunun sonu yok şaka maka sevdiklerimle birlikte olmak isterim bu yeter bana :))

En zevkli kısma geldi sıra bu sobeyi kimlere palasam kimlere paslasaaammm.Şanslı arkadaşları açıklıyorum.
1 Numara:Sevaalll
2 Numara:Tubiiikkkk
3 Numara:Osuruktan teyyareeee

hadi bakalım siz söleyin neler istersiniz,beklentileriniz nelerdir:)))
kolay gele.

6 Ekim 2008 Pazartesi

Dizi saçmalıkları


*Dizilerde neden her zaman en az 3 bölüm hastanede geçer?Gerçek hayata yakın diziler çekildiği söylenir ama gerçek hayatta(neyse ki)her 3 ayda bir ölümcül kazalar,intaharlar,merdivenden yuvarlanıp bebeği düşürmeler olmaz.Ya da ne biliyim bitkisel hayattayken birden sevdiği kız/erkek hastanın elini tutunca hasta gözlerini kırpıştırmaya başlamaz.

*Sonra dizilerde neden hiçbir telefon konuşması hadi tamam canım görüşürüz öptüm baaayyy diye kapanmaz,neden çoğu dizide ayakkabı ile eve girilir?

*Dizilerde mutlaka çok zengin bir aile vardır.O aile o güne kadar mutluluk ve huzur içinde yaşarken birden herşey değişir ve etik manyağı,kurallar yumağı o aile zıvanadan çıkar ve kötü olayların ardı arkası kesilmez.Zengin ailenin annesi neden hep kötüdür ya da geçmişe ait sakladıkları,kocasından gizlediği ya büyük bir aşkı ya da büyük bir sırrı vardır.Neden o kadın o güne kadar o kadar kötü değildir ya da neden arada iyilik yapmaz?

*Dizi karakterleri neden iş yerlerinde hiç çalışmazlar hep çalışır gibi görünürler. Koskoca holding sahibi adamlar her zaman özel hayatla ilgili şeylerle uğraşırlar, her zaman masaları düzgündür,odaya giren kişiler hiçbi zaman işle ilgili bişey konuşmaz.İçeri giren tek önemli kişi avukattır o da boşanma davasıyla ilgili konuşmak için gelir ama bu durum hep çok gizlidir kimsenin bu durumu bilmemesi gerekir.

*Dizilerde neden hep aldatılan kadın kötü kadındır,iyiler hiç aldatılmaz mı?Ya da erkeğin aşık olduğu kadın neden hep iyidir,erkekler ya da kadınlar yanlış insanlara aşık olamaz mı?

*Neden bizim polisiye dizilerimizde iyi adamlar kötü adamları koşarken bile vurabilirler-koşarken atış yapılamaz yani hedef vurma oranı çok düşüktür- ancak kötü adamlar kabak gibi açıktaki iyi adamları vuramazlar. Ayrıca neden tüm kötüler tek yumrukta aaaahhh diye bayılır hemen.Bayılmak bu kadar kolay mıdır?

hee soruyorum sizlere???Nedir bu saçmalıklar???

5 Ekim 2008 Pazar

Steve Madden

Kış geliyor, ayacıklarımız üşümesin.
Steve Madden'ın sitesinden kış için çizme modellerini inceledim.

Bu arada www.stevemadden.com.tr sitesi açılmış çok sevindim.Artık sadece Türkiye'de bulunan modelleri görebilirsiniz.

Gri ve mor bu sene çok moda çizmelerin hem mor hem de gri seçeneklerini görmek mümkün.


Palladıum


Kozyatağı'na Palladıum açıldı.Yeni Yaşam Küresi sloganıyla Anadolu Yakası'na açılan bu alışveriş merkezine sevgilimi koluma takıp gittim bugün.

Stradıvarıus,Pull & Bear, Bershka ve Sephora Anadolu Yakası'nda şubeleri olmayan dükkanlardı. Bu dükkanlardan alışveriş yapmak için her seferinde karşıya geçmek zorunda kalıyordum.

Bu markaların Palladıum'da olduğunu duyunca çok sevindim.


Önceki yazılarımda da belirtmiştim.Kahverengi ayakkabı arıyordum.İş kıyafetlerimin altına giyinmek için ihtiyacım vardı.Hazır gitmişken PrettyFIT mağazasından kendime cici bir ayakkabı aldım.İşte ayakkabım:))

Sezon daha yeni açıldığı için dükkanlar genelde pahalı.Bayram sonrasında birkaç haftaya kalmadan indirimler başlar diye umuyorum çünkü çok fazla şey beğendim.

3 Ekim 2008 Cuma

Kapadokya hikayeleri-Geldim

















Eveeettt herkese merhaba.Geçmiş bayramınız kutlu olsunn.Dün gece geldim Kapadokya'dan.Yazmayı çok özledim ve anlatıcakta çok şey var.

Çok güzel bir tatildi.Gerçi 3 gün yetmedi keşke 1 günümüz daha olsaydı dedik ama napalım tur bu kadardı.Zaten memnun kaldığınız her yerden dönerken her zaman keşke birkaç gün daha kalsaydık demez mi insan?

Kapadokya görmeyenler için mutlaka görülmesi gereken bir yer.Annem gitmeden evvel "böle bir tura gidiyosun,geldikten sonra o kadar çok seviceksin ki Türkiye'nin her yerini gidip görmek isticeksin"demişti; dediği çıktı valla.Ordan dönerken yolda acaba bir sonraki tatilde Mardin'e mi gitsem diye düşündüm.

Yol 9 saat sürdü.Kapadokya 'ya girdiğinizde sizi çarpan sarsan bir manzara karşılıyor sizi.Yani ben çok etkilendim, bilmiyorum.Acayip diyosun,allah allah diyosun,nasıl olur diyosun, bir şaşkınlık bir anlayamama kaplıyor sizi.Bu büyülü şehirde başlıyosunuz dolaşmaya.

Tur 44 kişilikti ne yazık ki pek sevimli insanlarla beraber değildik.Pek gülmüyordu kimse kimseye, arkadaşta edinemedik.Zaten ihtiyaçta yoktu sevgilim yanımdaydı ve ben çok güzel bir şehirdeydim, ee daha ne istiyim?

Tatil olması sebebiyle kalabalıktı Kapadokya.Yerli turistte çoktu yabancı turistte.Gittiğimiz 1. gün soğuk hava ve yağmur karşıladı bizi.Biri uzun kollu biri kolsuz iki montla kafamda şalla titreye titreye dolaşık.Öğlen turun anlaşmış olduğu bir yerde yemek yedik.Hayatımda yediğim en kötü yemekti,buz gibiydi,zaten bu turla ilgili hatırladığım tek kötü şeydi.Hemen size o kötü yemeğin resmini göstereyimde bana hak verin.Diğer 2 gün hava ilk günün aksine sıcacıktı.Biz Ottoman House diye çok şirin bir otelde kaldık.Odalar tertemiz, yemekler çok lezzetliydi.Butik bir oteldi.Sabahları 7:30 kalkıp yollara düşüyorduk.

Yollara düşüyodukta peki bu 3 gündebiz neler yaptık?Valla Kapadokya'nın altını üstüne getirdik sanırım.30 yer gezmişiz rehberimiz öle söledi tur bitiminde.Zaten pek çok peri bacası gördük,yok bunların mantar şekillisi varmış yok 3 başlısı varmış hepsini gördük onun dışında yerden metrelerce yukarılara çıktık-Uçhisar tepesi-,Asmalı Konak'ı ve bulunduğu köyü gezdik,yerin 7 kat altına indik-Derinkuyu Yeraltı Şehri-şarap fabrikasını gezdik şarap aldık,müze kartı çıkarttık,müzeleri kiliseleri gezdik,semazenleri izledik,krater gölü gördük,Ihlara Vadisi'nde dolaştık,Kızılvadi'de şarap içerek gün batımını seyrettik,Tuz Gölü'nün üzerinde yürüdük ve ve ve bence benim için süper bir deneyim olan çanak çömlek yapımını seyrettik.Buraya parantez açmak isterim çünkü turun bu kısmında ben başroldeydim.Çanak çömlek yapılan yere gittik,herkes oturdu böle taştan sedirlere.Bir bayan ve çanak çömlek ustası bir adam başladılar anlatmaya.Kadın anlatırken adam bir yandan çanak yaptı.Adamın yapımı bittikten sonra kadın "Denemek isteyn var mı"diye sordu.Zınk diye kaldırdım elimi kadının suratına nolur beni seç diye baktım.Bu gülüş sayesinde rakiplerimden sıyrıldım ve oturdum çanak yapılan yerin başına.Öncesinde bir tulum giydirdilen bana,çamur orama burama sıçramasın diye.Çamuru koydular önüme çevir tahtayi dedi adam.Çeviriyorum ama gücüm yetmiyor yeteri kadar hızlı çeviremedim sanırım.Yapmasıda zordu hani.İşte karşınızda ben ve yapmış olduğum şaheser:)))




Süper di mi?:))
Orda ki heryer insanı ayrı ayrı etkiliyor.Her yerde farklı bir şey öğreniyorsunuz.Yeraltı şehrinde mesela 7 kat aşağı nerdeyse yer yer iki büklüm bir şekilde aşağı iniyosunuz,bazen korkuyosunuz ancak o kadar etkileyici ki dinlediğiniz hikayelere ve zamanında insanların buraları nasıl yaptıklarına inanamıyosunuz.

Yerden 1350 metre yukarı çıkıyorsunuz Uçhisar kalesinin tepesine ulaşmak için.Çok yoruluyosunuz ama karşınıza öle bir manzara çıkıyo ki buna dedğiyo.Bütün şehir ayaklarınız altında,Erciyes Dağı bütün ihtişamıyla karşınızda.

Serkan'ın bu gezide en çok hoşuna giden yer şarap fabrikasıydı.Daha içeri girer girmez yoğun bir koku sizi karşılıyor ve Serkan'ın buna ilk tepkisi şöle oldu;derin bir nefes ve ohhhh.:))İşte şarap fabrikasından birkaç resim.

Kapadokya'ya önceden gidenlerden tavsiyeler almıştım gitmeden.Aynı şekilde bana yorum yazan kişilerde bazı tavsiyelerde bulunmuştu. Herkesden aynı cevap gelmişti.Otraya gitmişken mutlaka testi kebabı ye diye.Eee yemeden olur mu?Bizde bir güzel yedik testi kebabını ama ne yalan söliyim bizim yediğimiz yer mi güzel yapamamıştı zaman dar diye ben yetişme telaşıyla tadınımı çıkaramadım bilmiyorum ama pek beğenmedim testi kebabını.Aslında gayet bok boğaz olmama rağmen Nevşehir yemekleri bana pek hitap etmedi sanırım.İşte testi kebabımız.

Tur bizi orda bir mücevherciye götürdü.Bu mücevhercinin özelliği Kültür Bakanlığı onaylı sertifikalı ürünler yapıp satıyor olması.Gezerken kendimi kaybettim.Değerli taşlarla yapılan altın,gümüş yüzükler,kolyeler,küpeler. Bir kadının ömür boyu orda yaşayabilir:))Üretici yeri olmasından dolayı fiyatlar çok uygundu,bende kendime Kapadokya hatırası safir,yakut ve zümrütle bezenmiş gümüş bir yüzük aldım.Böle saydığıma bakmayın zengin duruyor ama komik bir rakam ödedim.

Hayalini kurduğumuz balona binemedik zaten isteseydikte yer yokmuş.Ama her sabah gökyüzünü kaplayan ve otelimizin yakınlarına kadar inen balonlarla uyandık.

Ihlara Vadisi süperdi.45 dakikalık uzun yürüyüşümüz boyunca şırıl şırıl akan suyun yanında huzur bulduk resmen.Bir ara sıcakladım suya dokunıyım bı serinleyim dedim.Su buz gibiydi,herhalde suya elimi sokarken orda bir ısırgan otumu vardı ne bileğim değmiş,bütün yol boyunca kaşındı ve bileğim kabardı.Buda gezinin nazar boncuğuydu.İşte suya dokurken hemen yan tarafta o ısırganı görüyosunuz.Hain ısırgan,kötü ısırgan,pis ısırgan.

Gezimizin sonunda 600den fazla resim çekmiş olduğumuzu gördük ve şaşırdık.Yaşadığımız bu güzel tatilin her anını çekmişiz resmen.Sevgili ve ben unutulmaz günler yaşadık. Daha anlatmadığım, atladığım pek çok şey var eminim.Hatta hemen hemen her olay için bunuda bloğa yazıcam dedim dedim durdum orda ancak şimdilik bu kadar canlarım.Gitmeyenler için şiddetle tavsiye edilir.Yazıma 600 resimden birkaç resimle son vermek istedim.Gönül ister ki her şeyi yazabileyim ama valla bu kadar çıktı benden bugünlük.Herkese sevgileeerrr.