30 Temmuz 2008 Çarşamba

Bodrum Bodrum

Herşey çok çabuk gelişti.Haftasonu liseden bir arkadaşımı aradım."Napıyosun,nerelerdesin görüşelim" dedim."İyiyim görüşelim, bu arada ben Cumartesı Bodrum'a gidiyorum, gelsene" dedi bende "Tamam" dedim.
5 gün piyangodan çıkma bir Bodrum tatili yapıcam.Gidiş parası yok kalma parası yok.Mükemmel.Yalıkavak'a mı gidiyormuşuz Akyarlar mı valla onu bile hatırlamıyorum.İşin garibi açıp telefon sormuyorumda.

Ya nereye gidiyorduk biz?
Kimler geliyor?
Gittiğimiz yerde plaj var mı?
Türkbükü'ne gidicez di mi?

Yok,enterasan bi şekilde meraksızım.Minicik bir bavul hazırlayıp herşeyden birer tane koyup atlayıp arabaya gideyim buralardan.Askılı bikaç tshirt,şort,şıpıdak terlikler,güneş kremi,gözlük,diş fırçası,gece için elbise,etek,bluz... Budur.

Yalıkavak (galiba)bekle beni, ben geliyorum:)Bu kadar şaşkın bir yerli turist olur mu yawss??

26 Temmuz 2008 Cumartesi

Morandi @ Sapphire

Bir Morandi rüzgarı esti geçti İstanbul’dan.

Aslında başlık bu şekilde olmalıydı ancak Cuma gecesi İstanbul’un gözde gece klüplerinden Sapphire’ de tam bir Morandi fiyaskosu yaşandı.

Mekan 10 numara,düzen,ışık,kalabalık 10 numara.Manzara ise 100 numara.Boğaz en çekici haliyle gözlerinizin önünde,gökyüzünün tek taşı ay, yarım daire olmuş.Hafif bir meltem saçlarınızın arasından geçiyor.Ünlü bir İngiliz gezgin,dünyanın pek çok yerini dolaşmış ve dünyanın “en”lerini belirlemiş.En güzel akşam yemeği olarak da İstanbul boğazı seçmiş ve bunu kitabında yayınlamış.İşte bu güzel yerdeydim Cuma gecesi.İnsan boğaza bakınca “ne olursa olsun,tüm siyasi çatışmalara,Ergenekon’a,AKP kapatma davasına, ekonominin berbatlığına, Atatürk’e uzanan ellere,kollara,düşüncelerine sarf edilen iğrenç sözlere,her şeye rağmen bu ülkede yaşamak çok güzel.”diye içinden geçmesine engel olamıyor.Derin bir nefes alıp bu mutlu anı orda aklımda durduruyorum ve ilk kez denediğim viski kolamdan bir yudum alıp Morandi’ nin çıkıp şarkılarını söylemesini bekliyorum.

Söylenenden yarım saat kadar sonra sahneye bembeyaz kıyafetli iki bayan dansçı eşliğinde Morandi çıkıyor. Sisler, duman, ışıklar… Dansçıların gözleri dışında hiçbir yerleri görünmeyen bembeyaz vücuda yapışan kıyafetler giyinmişler ancak suratlarındaki maske o kadar korkunç ki insan korkuyor resmen. Birazdan ellerinde yıldızları savurarak insanların boğazlarını kesicekler, müzik bi yandan devam edicek Morandi’ nin yüzüne kanlar geldikçe coşucak gibi fanteziler geçiyor aklımdan.

İstekli gibi görünen ama isteksiz söylenen şarkılar eşliğinde yerimizde sallanıyoruz.O kadar geldik,bari oturmayalım.

Tek güzel performansı zaten hit olan “Love is the answer” şarkısında yapıyor Morandi abimiz. Herkes bir ağızdan söylüyor, eller havada bir sağa bir sola doğru gidiyor “Hadi Morandi güle güle, inde dj güzel bi şeyler çalsın” der gibi. Fazla tahammül edemiyorum ve geceyi olmasından daha erken terk ediyorum.

Ama sanırım bu kötü performansa rağmen sevdiklerinle beraber olmak, gülmek, eğlenmek geceyi iyi hatırlaya yetiyor. Ve tabii Morandi’ yi Türkiye ‘ye getiren kişi arkadaşımız olduğu içinde Sapphire’ e tek kuruş ödemeden girmek bu kötü performansı gölgede bırakan bir mutluluk veriyor. Hava mı atarım,”force” umuzu da kullanırım:)

24 Temmuz 2008 Perşembe

Mohito efsanesi sardı beni:)



Ya kardeşim ben mi cinsim insanın kısa sürelerde zevkleri mi değişir anlamadım.

Bi yaz patlıcana bayılan ben öbür yaz ağzına sürmez.Beyaz arabala kro diyen ben şimdi onlara tapar,hatta arabayı değiştiriceği zaman modelini beyaz yakışan olarak seçmeyi düşünür mü yaw?


Mohito'da öle benim için.İlk içtiğimde "Iyyykkk bu ne ya midem bozulmuşta annem nane limon kaynatmışta soğutmuş"gibi bir tepkiyle karşıladım güzelim içkiyi.Şimdelerde "Bir Bacardi böle güzel mi süslenir ?Nerede güzel yapıyorlar acaba öğrensekte gitseké durumlarındayım.


Frame dekorasyonuyla güzel ama boş mu boş bi yer.Yani öle boş değil birşeyler eksik orda.Yeni açıldığı için olabilir ya da başka bişey bilmiyorum Adını koyamıyorum.Ama Mohito'sunda oldukça iddaalı.İçimi güzel hatta o kadar güzel ki içersinde içersin yani:D


Tarifinin kolaylığını duyunca acaba evde de yapılır mı diye düşündüm.Hiç deneme fırsatım olmadı ama sanırım bana göre bir iş değil.Başrol oyuncusu Bacardi,esmer şeker,soda,taze nane ve yeşil o minik yeşil limonlardan.Aslında kolay gibi:)
Evet,ben bir deniyim.Benden bi süre haber alamazsanız anlayın ben denemişim bide onu içip bitirmişim:)))

20 Temmuz 2008 Pazar

Haftasonu...

Yoğun geçen haftasonunun ardından Pazarteri sendromunu çok ağır yaşıyorum.Cuma akşamı arkadaşımla dışarı çıkıp,Cumartesi kızkıza cadde turundan sonra Tubik'imle ve Cenk'le House Cafe'de yapmış olduğum Mohito sefası harikaydı.Deniz kenarında müthiş ada manzaralı House Cafe'de hafif meltem eşliğinde sohbetimi yaptım,içkimi yudumladım.


Pazar sabahı kalkıp Kilyos Burç Beach'te minderler üzerinde serilip, güneşi iliklerime kadar tekrar hissettim.Dalgalı, iki adımda bir derinleşen bir sığlaşan denizde arkadaşlarımla çocuklar gibi eğlendik.Dalgalar geldiğinde yunuslar gibi atladık,plaj tenisi oynadık,bu yaşımızda kaydırmaca oynadık-ki tavsiye etmiyorum,birden çocukluğa inip hala çocukmuş gibi yapmanın alemi yokmuş-bi suya 2,75 YTL verdik,içimize oturdu, o yüzden dışardan yanımıza gelicek olanlara su siparişi verdik,içeri kaçak su soktuk:)




Resimden de anlaşıldığı gibi güneş tenimizi kavurdu.Hiçbir zerreme güneşim nüfus etmesini istemiyorum artık.Resmen canım yanıyor.Geçen 3 senede tatil yapmamanın acısını bu yaz fazlasıyla çıkardım sanırım bütün kış kapkara gezicem:D

Bu arada gideceklere tavsiyede bulunayım.Burç Beach'e girmek için ya Boğaziçi mezunu olmanız ya da Mac üyesi olmanız gerekli.Biz eski Mac üyesiyiz dedik.Allahtan yediler:)ama o kadar büyük ve kaliteli biyer olmasına rağmen kalabalıktan dolayı altalta üstüste güneşlenmemiz rahatsız ediciydi.Ve size yapılan muamele inanılmaz kötü.


İlk girişte, arabalar sıra halinde içeri girmek için para öderken (giriş 35 YTL)biz yanlışlıkla öne geçtik diye kapıda duran, artık orda durmaktan kömür karası olmuş, çakma Ray-Ban gözlükleriyle buram buram Anadolu kokan ağbimiz tarafından "zaten belli Boğaziçi'li olmadığınız,ilk kez geldiğiniz belli,tepki topluyorsunuz"gibi saçma bir tepki aldık.Ne tepkisi ağbicim ya, biz bi aksiyon,bir isyan görmedik öne geçtik diye.Ayrıca olamaz mı belki ilk senem Boğaziçin'de???


Abukluklar burda da bitmedi.O azarlanmanın ardında nihayetinde içeri girdik ancak gene ortalarda dolanan şemsiye ve minderlerden sorumlu devlet bakanı kara böcük ağbimiz şemsiye kurmamızda yardımcı olmayıp,yardım istediğimizde de "Ben yapamam daha bişey kurmuşşunuz siz"dedi."Sizin işiniz ne?" dediğimizde ise "Dolaşıyorum" cevabını aldık.Hizmette sınır yok yani.O zaman buralarda fazla dolaşma kardeşim hadi ikile...

Bu gibi sebeplerden dolayı mekan 10 üzerinden 6,5'tan 7 alır benim gözümde ağbicim daha fazla olmaz yani...

18 Temmuz 2008 Cuma

Bulanık,ne idüğü belirsiz...

Ofisteyim.Uyumamak için direniyorum.Nedense kalbim böle pırpır atıyor, çarpıntım var.Saçlarımdan memnun değilim,bugün giydiklerimden memnun değilim,-bazı yerleri büyük gösteriyor-,manikürsüzler ellerimden memnun değilim,kendimden memnun değilim.

Uzun zamandır beklediğim büyük satışım bugün gelicek ama o bile içimdeki bu sıkıntılı daralmayı engellemiyor.

Tasalanmak, böle gereksiz şeylere gereksiz değerler katıp kafama takmak,düşünmek,konularla ilgili fazladan kafa yormak yaradılışımda var.Dolayısla bu yoruyor beni.

Hiçbişeyi umursamayan,dünya yansa dönüp bakmayan kimselerden biri olsaydım keşke.Böle para bok olup tatilimi nerde geçirsem diye düşünenlerden,amaaaann erkek arkadaşım beni terk mi etti boşveeeeerrrr bana sevgili mi yok diyenlerden,şu ne giymiş ne takmış,patronum bana kızdı mı (gene) amaaaaannn koy gitsin olsaydım.Sabahları kalkar kalkmaz biraz acı biraz tatlı orta şekerli türk kahvemin yanında sigaramı yakıp falımı kapatsaydım.Neyse halim çıksın falım ah ahahahahha deseydim.

Farkettim ki son yazılarım hep keşkelerle başlayıp,-saydı ,-saydım,-seydim diye bitiyor.Sanırım ben bu aralar hayattan pek memnun değilim.Hem çok doluyum hem de çok boşum.Kalabalık içinde yanlızım ama yanlızlığım içinde boğuluyorum yoğunluktan.Böle karışık kuruşuk bi takım bilimum karmaşalar,saçmalıklar sarıp sarmalıyor beni.Kafa bulanık.

Sabah iki dakika önce giydiğim şıpıdak terliklerimi bi odada bırakıyorum sonra bulamıyorum.Pudramı bulamıyorum.
Sakarlıklarım aldı başını gitti.Annem "Kızım bu yaşta böle olunur mu?"diyo bu sabah.Amaç her zamanki gibi "Ben senin yaşındayken ohoooo hooo" diye cümleleri getirmek."Kafam dalgın." dedim anneme kafam dalgın.Bahar yorugunluğu desek yaz ortasındayız,o değil,neyse ne bu ama biran önce bitsin.Hayata dönmek istiyorum.Mutlu görünüyorum ama içim o derece coşmuyor.Dedim ya böle karıkış kuruşuk kimi zaman kımıl kımıl hareketli kimi zaman mahsun böle yanlız ve kambur.

17 Temmuz 2008 Perşembe

Paha Biçilemezler Listesi

*Bütün bir ay çalışıp, ay sonunda maaşını almanın keyfi -paha biçilemez.
*Kız arkadaşlarınla oturup dedikodu yapmanın keyfi-paha biçilemez.
*Sevdiklerinle birlikte gece elinle içkilerle müzik eşliğinde dans etmenin keyfi-paha biçilemez.
*Sevdiğin bir arkadaşının bebeğini eline almanın keyfi-paha biçilemez.
*Kahkahalarla gülmenin zevki-paha biçilemez.
*Sevgiline sarılmanın keyfi-paha biçilemez.
*Beklediğinden daha az kredi kartı borcunun geldiğini öğrenmenin keyfi-paha biçilemez.

Para eden şeyler vardır geri kalan herşey hayatı taçlandırır:)))

15 Temmuz 2008 Salı

eski bir dost...

Çok sevdiğiniz bir kız arkadaşınız vardır.Yediğiniz içtiğiniz ayrı gitmez,karnınıza ağrılar girene kadar onunla gülersiniz,sorunu olduğunda çözüm ararsınız,üzüldüğünde ağlarsınız,onun sevmediklerini siz de sevmezsiniz.Zaman zaman tartışırsınız,kavga edersiniz.O , o kadar yakındır ki kız kardeşiniz gibidir.Ağzınıza geleni söylersiniz ama o kızmaz size.

Sonra bişeyler olur kavga edersiniz.O kadar sert çıkışırsınız ki geri dönülmezdir artık.İnsan sevdiğini yerden yere vururmuş misali,dilinizin kemiği olmaz savurursunuz en yakıcı lafları.
Aylar geçer,belki yıllar geçer o kız kardeş hep özlenir.

İşte bu kız kardeşle aylar aylar sonra şimdi konuştum msn'den.Merhabalaştık.

O herşeyini en ince ayrıntısına kadar bilen, sizi sizden daha iyi tanıyan,yıllarınızla ve yaşadıklarınızla büyüttüğünüz o arkadaşlığın ardından sadece bir Merhaba kalmıştır...



Özledim seni çok, sen bu satırları okuyamasanda...

Hayal

Böle deniz kenarında bir kasaba olsa.Yeşillikler içinde tahtadan evler olsa.Evlerin bahçeleri, bahçede de koşusan tavuklar olsa.

Herkes herkesi tanısa,yardımcı olsa.Minicik bir dükkanım olsa orda turistler gelince kışın yaptığım takıları satsam bi tezgahta.

Annem bahçe domatesinden menemen yapsa.Akşam olunca tek eğlence ortadaki alkolsuz gazino olsa.Gazozuna okey oynansa.

Aşklar en az buralar kadar saf olsa.Mektuplaşılsa,kızlar isteye isteye sevdiklerine kaçsa.


Bu hayal gerçek olsa,bende içinde yaşasam...

14 Temmuz 2008 Pazartesi

Gerçekle yüzleşmek...

"ben uyurken
duvarıma tırmandın
güllerimi yoldun
ve bütün şikayetin sen uyurken
bahçene girenlerden"

Özdemir Asaf

Bu satırları senin için yazdım diyen şahıs!!!! Nette gezinirken öğrendim ki bunu Özdemir Asaf yazmış!!!! Yalancısın, hep öleydin...

Hepsi benim olsun:)))


Steve Madden

Steve Madden her zamanki gibi bu sezonda da bizlerin aklını çelmeye devam ediyor.Pekçok model beğenmeme rağmen indirim sezonu sebebiyle şu sıralar numara bulunamamaktadır.
Ancak çok uçuk olmayan fiyatları ve güzel modelleriyle bu sıralar ayakkabıda tek favorim Steve Madden.

13 Temmuz 2008 Pazar

Abuk subuk ondan bundan...

"Hey nigger!" deseler bakıcam yakında.Tam bir zenci formatına gelmiş durumdayım bu Tuzla tatilinden sonra.Zaten Çeşme'de yanmıştım ve her geçen gün daha da kararıyordum şimdi tam oldum:))

Yarın işe gitme zorunluluğunu düşündükçe için sıkılıyor ama malesef yapıcak birşey.Zaten ben bu aralar zıvanadan çıktım sanırım.İş yerinde çalışmak dışında herşeyi yapıyorum Sudoku çözüyorum,dinner dash oynuyorum ,soliterde artık açamadığım el yok,blog okuyorum...

Bazen o kadar sıkılıyorum ve herşey üstüme o kadar geliyor ki birden masamdan kalkıp ortalığı yıkmaya başlasam,bilgisayarları fırlatsam,telefonla konuşanların telefonlarını alıp kapatsam sonrada kulaklarını büksem,hıncımı alıncada yerime dönüp sakin sakin otursam ne olur diye düşünüyorum.

Ya da masasının üstüne çıkıp müdürümün boğazına yapışsam ve "Tek derdin kota di mi kota??? Al sana kota!(hareket çekilir bu arada ),ben gidiyorum "desem.

Bence inanılmaz zevkli olurdu :)))) Kaybedicek bişeyleri olmayanlara tavsiye edilir.Çocuklara torunlara bu hikayeleri anlatılır efsane olunur...

Ya da aslında benim her zaman yapmayı düşündüğüm bir tane daha manyaklık var ki; o da nikah masasından kaçmak."Bilmem kimi kocalığa kabul ediyo musun???" Iııııı,şeeeyyyy,ııııııı.Bu arada son derece şık olan,giyinmiş süslenilmiş saçlar o biçim olan arkadaşlara, davetlilere bakılır,aile ve damat ile gözgöze gelinmez.Topuklu ayakkabılar sinsice çıkarılır,veeee etekler toplanıp koşmaya başlanır.Kimse ne olduğunu anlamaz,herkes başta damat donar kalır,anne "ayyyyyyyyy"diye bayılır,kimse onu tutmaz.5-6 dakika kimse hareket etmez bu arada gelin yani BEN:) taksiye atlar.Nereye mi gider?Bilmiyorum o kadarını düşünmedim ama bulurum elbet o an.Kriz anında insanın kafası daha iyi çalışıyomuş nede olsa.

Bi dönem bu olayı o kadar çok düşündüm ki bi baktım kendi kendimi buna hazırlıyorum resmen.(ha bu arada hatırlatmama gerek var mı bilmiyorum ama hayatımda aday adayımız bile yok!)Sonra dedim ki "Delirdin mi sen?Ne o , aman yaşlanınca millete anlatıcak hikaye olsun!Senin hayatın olmuş zaten hikaye:)))))
Vazgeçtim sonra tabii öle tuhaf tuhaf fikirlerle kendimi doldurmaktan.Ama itiraf ediyim şuan şuraya yazarken bile çok haz duydum bu fikirden.


Aman Allahım tamam bitiriyorum ben bu yazıyı yoksa aklımı çelmeye başlıcak gene bu düşünce:S Hadi ben vınnn....

12 Temmuz 2008 Cumartesi

Hayat denen mahlukat sana meydan okuyorum ....

Bu kadar sert çıkarsan bana ben sana daha sert çıkarım.
Yumruğunla yere yığılan bedenime bir daha vurmak istersen kalktığımda sana kafa atarım.
Ey hayat sana meydan okuyorum daha ne kadar bana kötülük yapabilirsin???

İnadına ayakta durucam, inadına savaşıcam
İnadına gülücem,inadına bana vermediklerini almayı başarıcam...

Sen vermezsen ben alıcam...


Rakı,meze değmeyin keyfime...

Tuzladayım.Kadim arkadaşlarımdan Özlem'in teyzesinin yazlığındayız.Haftasonu için kaçtik geldik.
Gelenek haline gelen bu kızkıza Tuzla partisinin 4. senesindeyiz.Havuz,güneş,rakı,meze ve her zamanki gibi hazır püre, hazır nugget:)
Güneşin altında kafamdaki her türlü sorundan arındığım,geceleri içip kafamı dağıttığım,kağıt oynanan huzur evi...
Pazartesi olmasın ben de işe dönmiyim...

8 Temmuz 2008 Salı

Powerplate ders 1

Merhabaaa

Dün ilk Powerplate deneyimimi yaşadım.Yaklaşık 10 dk kadar bazı hareketler yaptım ve şu kadar söleyebilirim inanılmaz zordu.Gerçekten o 10 dk da terliyosunuz, zorlanıyorsunuz ve kan dolaşımınız hızlandığı için her yeriniz kaşınıyor.
Powerplate ile forma girdikten sonra plates ile devam etmek istiyorum.

Zor bir spor olduğu ve günde 10 dkdan fazla yapılmaması gerektiği için dün sadece alete adapte olabiliyor muyum , zorlanıyor muyum ona bakıldı.Yani 16 seanslık çalışmamız henüz başlamadı.Murat Bey-kendisi hocam olur-3 ders fazla birşey yapılmayacak alışman beklenecek sonra dersler daha sıkı olucak dedi ve açıkcası benim gözüm korktu.Gerçekten inanılmaz etkili bir alet.O titreşimler vücudundaki her kası çalıştırıyor.

Ama dersin en güzel yanı Murat Hoca'nın bana senin rejime ihtiyacın yok demesiydi:)))

Yürüyerek gittiğim bu spor salonuna dönüşte bacaklarım titreyerek evime döndüm:))

4 Temmuz 2008 Cuma

Roma Roma






12 sene geçti İtalya'ya gideli.Ve pek çok yer görmüş olmama rağmen başka hiçbiryerde bu derece aklım kalmadı.
Bu kadar sene geçti ve ben hiçbir şekilde oraya gitme şansı bulamadım.Ya param olmadı ya yanıma arkadaş bulamadım ya da başka başka maniler çıktı hep.Ama oraya tekrar gitme isteyim hiç bir zaman körelmedi.

Bir dönem Roma'ya yerleşmeyi istedim ama param yoktu.Evdeki tüm eşyaları annemin olmadığı birgün satıp basıp gitmeyi istedim ama boş evi görünce kalp krizi geçirebilecek annemi düşünüp bu anlamsız hayalden vazgeçtim.

Sonra dedim ki beni İtalya'ya götüren kişi ile evlenicem dedim,bekledim, gene kimse çıkmadı. Sanırım beni o kadar seven biri olmadı....





Şimdi tekrar sölüyorum, bilmeyenler olabilir ben Roma'ya gitmek istiyorum.Birkaç günde olsa Aşk Çeşmesini tekrar görmek istiyorum.O dar sokaklarda dolaşmak ,cafelerde oturmak istiyorum.Bir yolunu bulursam kaçakta olsa orada kalmak yaşamak istiyorum.Bir Allahın kulu yok mu yawwww bana arkadaşlık edicek??


Valla kendi paramı kendim ödicem sadece yürekli birilerine ihtiyacım var.


NOT:Benimle gelen arkadaşın orda kalmam durumunda sağsalim Türkiye 'ye geri dönüşü sağlanacaktır.Başvurularınızı tarafıma yapabilirsiniz.Hevesli olmak tercih sebebidir.

3 Temmuz 2008 Perşembe

Powerplate


Bir powerplate çılgınlığı aldı başını gidiyor ofiste.Yakın zamana kadar hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadığım bu titreşim aleti ile zayıflamak, daha fit olmak , sıkılaşmak mümkün.

Uzun çabalar sonucu 5 kişi bir yerle anlaştık."Hocamızı" fiyat konusunda kanırttık ve 16 seans için 500 YTL 2 taksite anlaştık.Bizim için hala çok pahalı.Halbuki makinanınkendisi zaten 9Bin YTL civarında.Heran cayabilirim ama sanırım artık kendim için bişeyler yapmam lazım.

Vücudum önceden yemiş olduğum fast foodlardan dolayı alarm vermekte.Selülit davasından bahsetmek bile istemiyorum.Anlıcağınız titreye titreye zayıflıcaz.


Bızzz.Hop 1,2,3 bızzz..

CNBC-e fanlığı



Cnbc-e 'in dizilerine bayılıyorum.Hemen hemen hepsinin sıkı takipçisiyim.Şu sıralar yeni tutkum ise Dexter.
Dexter, MiamiMetro Polis Departmanı için Adli Tıpta Kan Damlamaları Analiz Uzmanı olarak çalışmakta.Ancak aslında kendisi bir seri katil.Uuuuu çok psychopath.Normal şartlarda vahşeti izleyemem.Yüreyim dayanmaz çünkü.Ancak bu dizide herşey tam ölçüsünde bırakılmış.

Cnbc'nin bir başka dizisi ise King of The Queen's.Kendisinin tam bir hastasıyım.Bu kadar tatlı ve komik bir dizi olamaz.Şişko koca Dag tam bir şirinlik abidesi.
Sıkı takip ettiklerimden CSI,ki oyununu bile bitirdim,gerçekten çok gerçekçi.Las Vegas,Cold Case, Chuck ve şimdi hatırlamadığım diğerleri.

İş çıkışında sırayla bunları izlemek gerçekten çok keyifli oluyor.:)))

2 Temmuz 2008 Çarşamba

Sıcak sıcak Murat Bozzzz

Bu sabah Murat Boz'un Uçurum adlı şarkısını dinledim ilk defa ve bayıldım.Bu çocuk ciddi komik ve güzel şarkılar yapıyor.Sana aşkım minimum minimum sana öfkem maksimum maksimum adlı şarkısında da başparmak bi aşağı bi yukarı hareketlerle az dansetmedim. :) Sonra bide Püf vardı ki o da favorilerimdendi. Şimdiki ise Uçurum.

Ama en çok son cümlesi olan "zaten bu kafada değil evi seni bile zor bulurum" lafına koptummm.Ah ahahahhaha.En yakın zamanda sizlerde dinleyin.U gonna love it..



Yangın var içimdeimdat! (imdat! imdat!)
Durdurma yüreğini
Kandırmadık içini anlat (anlat anlat)
Birine bile güveneme diğerine
Denedi denedi hiç kimse inemedi en derine


Şu dilime kolay ama yüreğime zor bir durum
Kısa yolu bulamadı yine aramız uçurum
Bugünü dünüme yarınıma değişir giderim
Zaten bu kafada değil seni
Evi bile zor bulurum

Sükut-u Hayal

Bloğumu tekrardan açtığım bu günlerde yazma konusunda bu kadar kısır olmam pek hoş değil tabii.Halbuki daha geçen günkü ilk yazımda yazmak için dolu doluyum demiştim.

Kalbimin durduğu yerde sıkışıyor olması, nefes alırken bile zorlanıyor olmamın sebebini tam olarak bilmiyorum.

Şu aralar hayatımdaki belirsizlikleri görmezden gelircesine kendimi oraya buraya atmamda cabası.Aman zamanım boş geçmesin ki fazla düşünmiyim.Düşünürsem üzülürüm.

Tatilden neredeyse yeni gelmiş olmama rağmen hala kendimi kızgın kumlardan serin sulara atmak, beachlerde buz gibi içeceğimi yudumlamak ,dinlenmek, yatmak,malak gibi şemsiye altında uyumak istiyorum.Uyumak ve rüyalara dalmak istiyorum.Paralar içinde yüzdüğüm, bol bol yemek yiyip zayıf kaldığım,yanımda sevdiklerimin olduğu ve tek derdimin 'aman allahım bu kıyafetime hangi çantamı takcaaam?' olduğu güzeeeelll rüyalaraa....