29 Ekim 2008 Çarşamba

yasaklandım.

şu blogspot'un engellenmesinden sonra o kadar soğudum ki şu yazıyı bile istemeye istemeye yazıyorum.
bana yorum yazan o kadar arkadaşımı günlerdir takip edemiyorum,yorum yazamıyorum.
kapanma konusuyla ilgili ağır konuşup benim yüzümden de bir kapanma olayı daha yaşanmasını istemem.
bende herkes gibi dns numarası değiştirme duruma geçtim, onun dışında tüm bloğu wordpress e taşıdım. ama bir gün bile yazmak gelmedi içimden.
sadece blogspotu değil benide kapattılar.
günlerdir yorum yazamadığım için kusura bakmayın ama tadım tuzum yok blogla uğraşmak istemiyorum sanırım.
içime tekrar yazma hevesi gelene kadar kendinize iyi bakın...

23 Ekim 2008 Perşembe

Kızlar gecesi



Çarşamba akşamı herkes bilir ben program yapmam Yaprak Dökümü'nü izlerim.Ha arkadaşıma giderim,arkadaşım bana gelir ama mutlaka Yaprak Dökümü izlenir.


Hatta Mel her hafta ya bana gelir ya ben ona giderim,izleriz diziyi.Diziyi izlerken hiç konuşmayız aralarda da kritik yaparız dizi bitincede evlerimize gideriz.Kişisel bişey paylaşmayız Çarşamba günleri.

Bu Çarşamba nam-ı değer Selim Ağğbi bizi evine çağırdı.1.amaç Selim Ağğbi 'nin saçlarını boyamaktı.Ama benim için önemli olan dizimdi.Selim Ağğbi Yaprak Dökümünün aksine tam bir Avrupa Yakası fanı.Saçlarını boyamayı koz olarak kullanıp bir şartla boyarım Yaprak Dökümünü izlicez dedim.Mecbur kabul etti yavrucak.

Toplaştık kızkıza.Burger King'ten yemekler söylendi,Selim Ağğbi'nin saçları boyandı.Cipsler açıldı.Oturuldu tv başına sıra sıra yaprak Dökümü izlendi pek çok hiiiiiiiiiiii,aaaaaaaaaaaaa,hadi beeee,yaaa inanmıyorummmmlar arasında.

Biz izledik pür dikkat Selim Ağğbi bizle dalga geçti.Acitasyon bir dizi olduğu için "Aman bugün ağlamadılar hayret akşam yemeğinden sonra başlarına bişey gelmediği için toplaşıp ağlaşırlar alışkanlıktan" dedi,biz güldük:))Haklıydı aslında ama o dizi benim haftalık acılarımın dışa vurumu.Yanımda biri varken ağlayamıyorum ama kimse yoksam alllaaahh beni görmeyin,bööööööööööööööööö vaziyetlerindeyim.
Selim Ağğbi iddialı saç rengiyle aslında kobay olmuştu çünkü benim ilk saç boyama deneyimimdi.

Size Selim Ağğbi'den bahsedeyim,mesela neden Selin'e Selim Ağğbi diyoruz?
Çünkü kendisi aramızda erkek gibi olan, yeri geldiğinde erkek tokatlayan,diskoda biri arkanızdan size mi sulandı; siz farketmeden onu kolundan tuttuğu gibi defeden bir arkadaşımız.Şahsen biz yanımızda Selim Ağğbi varken her yere gidebiliriz.Hasta olduğunda kütür kütür öksüren,pöfür pöfür sigara içen ve küfreden bir hatundur.Ama bir o kadar da güzeldir.

Selim Ağğbi'nin saçları sarıydı.Birgün özenmiş resimlerden görmüş beğenmiş geldi yanımıza "ben saçlarımı platin yaptırıcam" diye.Eee peki yaptır sen bilirsin güzel olur vs vs gazladık bunu.Akşamına hüngür şakır beni aradı;

-Burcuuuuuu nerdesin???

-Selim Ağğbi ne oldu??? Neden ağlıyosun?? Evdeyim

-Saçlarım çok kötü oldu,ağzına sıçıyım o kadar para verdim,....koydu saçlarımın o kuaför.böööööööööğğğğğğğğhhhhhhhh

-Ne kadar verdin?

-.........(uçuk bir rakam)

-Çüşşşşş,tamam canım benim ağlama hadi gel bana


O diyologdan sonra geldi bu, gözler şiş.İlk başta bir tuhaf geldi banada saçlar nede olsa birden o kadar açık renkle çıktı karşıma.Ama sonra gözümüz gönlümüz alıştı vazgeçemez olduk.Hiç değiştirmesin istiyoruz valla, o kadar sevdik.İşte saç boyarken biz;





Dizi sırasında boyanan bu saçlar bir güzel fönlendi.



Arada dedikodular havalarda uçuştu, gülüşmeler, konuşmalar,kritikler, süper bir kız gecesiydi.Aramızda tek evli olan Tubik.Ama en küçüğümüzde o:))Ama ne zaman toplaşsak gelebiliyor Allahtan.
Ben korkuyorum ve soruyorum evlenince de kız kıza takılınıyor mu? Tubik bir istisnamı yoksa?

İstisna olmasın ama noooğğğllluuurrrrrrr olmasınnnnn :(((

20 Ekim 2008 Pazartesi

19 Ekim 2008 Pazar

Ben harbi salağım

Bir süredir yoktum.
Yazmak gelmedi içimden, blogla uğraşmak istemedim nedense bir süre.

Peki bu süre içinde neler yaptım?Aslında farklı bişeyler olmadı.İş, ev, ev, iş arasında mekik dokudum.

Perşembe akşamı Sevi'ye davetliydik.Sevi'ler Kayserili olduğundan dolayı bize mantı yaptı annesiyle ve davet etti. Ne zaman mantı yesek Sevi "Bunlar mantı değil" derdi.Annesinin yaptığı mantıyı yiyene kadar ne demek istediğini anlamıyordum. Mantı yememişim bugüne kadar. Böle bir mantı olamaz.Süperdi.

Bu arada size soruyorum arkadaşlar? İnsan şemsiyesini unutur, anahtarını unutur, telefonunu unutur da arabasını bi yerde unutur mu yawss???
Evet bu salak benim. Çarşamba sabahı arabayla işe gittim. İşe yakın bir sokağa arabayı park ettim. Akşam iş çıkışında nedense bir arkadaşımla eve döndüm. Arabayı orda bıraktım. Neyse Cuma oldu ben arabayı kullanmadım, Cumartesi oldu gene kullanmadım. Arkadaşımda kalıyodum çünkü. Pazar oldu, arkadaşımdan eve geldim. Annem "Kızım senin araban nerde park yerinde göremedim" dedi. Ben böle şaşkın şaşkın "Hayır anne ya olamaz ağaç geliyo önüne ondan göremiyorsun"dedim. Bahçeye baktım araba yok. Çaldılar sandım önce sonra düşünmeye başladım ama gülmekten gözlerimden yaşlar geliyor bir yandan babama ne dicem diye düşünüyorum, annem bir yandan "Nerde bıraktın arabayı salak kızım benim bu kadar salakta olunmaz "diye konuşuyo.
Serkan'ı aradım hemen. "Serkan benim araba bahçede yok ben nerde unuttum onu" dedim. Düşünmeye başladık, Çarşamba günü işe arabayla gittiğimi hatırladık. Serkan geldi, atladık taksiye iş yerinin oraya gittik.
Benim minik kuşum orda sessiz ve üzgün bir şekilde beni bekliyordu. Sarıldım direksiyonuna "Seni terk ettim mi sandın" diye sevdim. Bunlar yaşanırken gülmekten ölüyodum sanırım.Serkan'ın benimle ilgili "Ya ne salak kız ne işim var benim bunla" dememesi büyük şans:))Arabayı bulduktan sonra annemi arayıp "Anne yok burda araba"diye şaka yapmayı da ihmal etmedim ama fazla uzatmadım çünkü fark ettim kalbine iniyodu:)))

Sonra Serkan bana daha komik bir hikaye anlattı. Arkadaşının annesi birgün alışverişe çıkmış arabayla, dönüşte iki yan apartmanlarında oturan komşularına gitmiş kahveye. Arabayı onların kapalı otoparkına koymuş. Sonra unutmuş orda. Polisler tam 1.5 ay arabayı aramışlar:)))
Benden beterleri var yani diye kendimi avuttum.Aklım 5 karış havada ya benim :)))
Annemde aşık mısın sen kızım, deli misin dedi dedi durdu.

Kendime inanamadım.

NOT:Yorum yazarken çok acımasız olmayın olur mu???

13 Ekim 2008 Pazartesi

Bir süre yokum...

Bir süre yokum
Beni özleyin anacım:))
Yakında gelicem
Öpücük

10 Ekim 2008 Cuma

Bir gün 3. sayfa haberlerinde arkadaşını da okumak varmış.

Bugün dehşet bir olay yaşadım.

Bu habere konu olan kızı tanıyorum.

Özlem'e gidiyodum bugün.2 toplantım vardı bu 2 toplantı arasında da öğlen yemek yicektik Özlem'le.Ben geliyorum yaklaştım demek için aradım.

Özlem "Sana çok kötü bir haberim var Tuğçe'yi erkek arkadaşı kaçırmış babasıda erkek arkadaşını vurmuş" dedi.
Araba kullanıyodum birden duyduklarıma inanamadım, gözlerim karardı."Geliyorum hemen anlatırsın"dedim.

Aklımdan o an Tuğçe'yle geçirdiğim günler geçti.Ben Tuğçe'yi üniversitedeyken 3 ay staj yaptığım yerden tanıyorum.Özlem asıl çalışandı Tuğçe ve ben stajyerdik.Tuğçe bildiğiniz üniversiteyi dereceyle bitirecek olan, neşeli, cıvıl cıvıl ama aklı biraz beş karış havada olan bir kızdı.Biz onu dinleyip, izleyip gülerdik.Saftı, aptallık derecesinde.Ama tertemizdi kalbi hiç kötü birşey geçmezdi sanki içinden.

Biz stajımızı bitirdik.Özlemle ben hiç kopmadım.O gün bugündür çok yakın arkadaşımdır kendisi. Ama Tuğçe'yi o günlerden sonra bir Özlem'in kınasında birde düğününde görmüştüm. O zamanlar bile o kadar sene sonra hala aynıydı sanki fazla konuşmadım ama halinden tavrından anlaşılıyodu hala çocuk gibi olduğu.

Tuğçe okulunu dereceyle bitirmişti.Özlem'den haberlerini alıyodum zaten.Bildiğimiz kadarıyla da çok kültürlü okumuş etmiş bir ailesi vardı.

Özlem'in düğününde gördüm demiştim en son onu. O düğünde tanışmış öldürülen sevgilisiyle.Özlem tanıştırmamış halbuki gençler içkininde etkisiyle konuşup kaynaştılar sanırım ben görmedim düğünde onların tanışma anlarını.

Neyse sonra Özlem bana telefon açıp sölemişti "Kızım bomba, Tuğçe Bekir ile çıkıyomuş.Ne işi var onun onla be, denk değiller" demişti.Bekir üst komşusuymuş özlem'in.Anneler görüşüyomuş ama Bekir'le Özlem'in çok alakası yok, yıllardır komşular ama neticede.

Neyse sonuç olarak aylarca bunlar çıkmışlar ama Tuğçe'nin babası razı olmamış evlenmelerine.Denk olmadıkları için.Kız üniversite mezunu çocuk en fazla lise mezunu olduğu için.Kendine göre haklıdır belki baba yıllarca büyütüp okuttuğu gözbebeği kızının ortaokul mezunu taksi şoförü biriyle evlenmesini istememiştir.

Size onay verdim demek için Bekir'i çağırmış babası ama amacı aslında öldürmekmiş onu.
Gazetede yazıldığı gibi onlar evli değillerdi.Sadece rıza almak istemişler haftaya evleniceklermiş güya.

Bugün bunları dinlerken yemekler boğazımda düğümlendi yarısını bıraktım.Özlem Tuğçe'ye ulaşamıyordu.Ona ne olduğunu nerde olduğunu bilmiyoruz .

Sadece şunu düşündüm, insanların hayatlarında ne zaman ne olucağı asla belli değil.Kim derdi ki o saf kız aşık olup sevgilisiyle kaçıcak, mimar babası çocuğu vurucak, hapse girecek, çocuk ölecek.Hayat çok garip.2 aile ayrı ayrı dağıldı,Tuğçe dağıldı herkesin yüreği ayrı ayrı yanıyor.

Bu olayda kim doğru kim yanlış tartışmıcam.Herkes kendine göre haklı belki olan olmuş zaten.
Sölenebilecek tek şey Allahtan sabır ve rahmet dilemek belkide.

9 Ekim 2008 Perşembe

Hastayım&İşyeri halleri



Sevgili günlük,


Etrafta grip mikropları kol geziyor.İş yerinde sağdan soldan bombardıman altındaydım günlerdim ve bende yenik düştüm bu duruma.Burnum silmekten kıpkırmızı oldu.Mendiller yetmiyor artık.10 dakikada bir hapşırmaktan,her seferinde de çok yaşa diyen insanlara hep beraber demekten gına geldi.


Hasta olmak istemiyorum diyodum ama artık çok geç sanırım.



Hapşırdığınız zaman size söylenen laflara dikkat etiniz mi hiç?Eskiden sadece çok yaşa denirken, artık iyi yaşa,güzel yaşa,uzun yaşa,mutlu yaşa gibi versiyonları çıktı.Cevaplarda çoğaldı bununla birlikte,sende görün yanına hep beraber,inşallah gibi laflar eklendi.Ben "hep beraber"i kullanıorum nedense daha bir hoşuma gidiyor sanırım.



Şimdi Allah beterinden korusun ne hastalıklar var dicem,hem yaşlı teyzelere dönücem hemde dinibütün kişilerden sanıcaksınız beni biliyorum ama daha kötü olmak istemiyorum gerçekten.


İş yerindeyim şuan artık mesai saatinin bitmesine dakikalar var ve ben bugün gerçekten çok çalıştığım için son dakikalarımda kendime biraz izin verdim.



İş yerinden bahsetmişken sizlere masamın resmini çektim. İşte masam:







Gördüğünüz gibi açık bir ofiste çalışıyorum.Bu sebeple hasta olmak çok kolay:D



Kübik masalarda oturuyoruz,masamın duvarlarındaki bazı detaylardan bahsetmek istiyorum.İşten kafamı kaldırdığımda beni mutlu edicek ya da güldürücek bazı resimler var burda.İşte onlardan bazıları;)







Bu resim burdaki arkadaşlarımla benim böle yemeğe devam edersek bundan çok değil 2-3 yıl sonraki hallerimiz.Gördüğünüz gibi üzerlerinde tip benzetmesine göre isimlerimiz yazılı durumda:)Tamda bizim grubumuz sarışın,esmer,kumral ve kızıldan oluşuyor,denk ve donk oldu yani:D


Tabi bu resim komik olabilir ama birgün gerçekleştiğini düşünürsek biraz trajikomik olur sanırım bu yüzden kendimizi frenlemek içinde SEX&CİTY resminin hemen yanına bunu astık hepimiz.








Gisele Bundchen tüm güzelliği ve yıkılan vücudu ile karşımızda duruyor.Resmin üzerinde "Yemeden önce bir daa düşün" ve "Böle olucam" yazıyor.Yerse tabii:)



Onun dışında birde benim süslü püslü kalemliğim yok mumluğm yo kağıt tutacağım var.İşte karşınızdalar






Sanırım ben üstünde böle şeyler olmayan bir masada asla çalışamazdım ve mutlu olmazdım.Arkadaşlar benden bu kadar valla çıkış saatimiz yaklaşıyo servisi kaçırmıyım,haydin öpücük:))


7 Ekim 2008 Salı

Farklı tasarımlar-ev eşyaları


Kadınların en düşkün olduğu ayakkabıları derli toplu tutmak adına süper bir keşif bence.Hem ayakkabılarınız yepyeni kalıyor hem de üstüste kutuların kapladığı yerin yarısı kadar yer kaplıyor.






Böle bir klozetten kim kalkmak ister ki?? Ama sifonu çektiğinizde balıklarda aşağı doğru gitmiyordur umarım:D




Şeffaf bir buzdolabı:)Ben buzdolabımı temiz kullanıyorum,içi de her zaman güzel yiyecek,içeceklerle dolu diyosanız bu tam size göre.




Bu ne mi?

Hem evinizin temizliğini yapın hemde çocuğunuzu gezdirin.Üzerine çocuğunuzu oturtabileceğiniz bir süpürge makinası bu.İki işi bir arada çıkarmak isteyenler için birebir.Çocuklarında bu durumdan çok zevk alıcakları kesin

Sobe Volume3

Eveeett tekrar mimlendik.Sevgili Kuzucuk Yabani Kuzu beni sobelemiş.

Ben bu sobe konusunu çok beğendim.Bu bir doğumgünü mimiymiş ve doğumgünümüzde istediğimiz hediyelerden,beklentilerimizden bahsedicekmişik.
Valla benim istediklerimi say say bitmez.
Doğumgünüm benimde Kuzucuk gibi yazın olduğu için etrafta çok insan olmaz.Ama madem bu bir beklenti ve istek mimi bu bende o zaman isteklerimi ve beklentilerimi bir bir yazıyım.
Valla ben kalabalık süpriz bir parti düzenlensin isterim.Daha hiç böyle bir organizasyon yapılmadı bana.
Bunun dışında beni tanıyan herkes bilirki ben İtalya'ya gitmeyi çok istiyorum.Şöle bir haftalık İtalya turu hediyesi beni acayip mutlu eder,deliririm herhalde.10 dkda hazırlanırım yarım saat sonrada havaalanında olurum valla.
Onun dışında hımmm ne biliyim işte hediye olarak bir sürü ayakkabı isterim,100 tane gül isterim,üstüne altın tozu serpilmiş ıstakoz yemek isterim:))
Hahah bokunu çıkarıyım beyaz Range Rover isterim.
Ya tabii bunun sonu yok şaka maka sevdiklerimle birlikte olmak isterim bu yeter bana :))

En zevkli kısma geldi sıra bu sobeyi kimlere palasam kimlere paslasaaammm.Şanslı arkadaşları açıklıyorum.
1 Numara:Sevaalll
2 Numara:Tubiiikkkk
3 Numara:Osuruktan teyyareeee

hadi bakalım siz söleyin neler istersiniz,beklentileriniz nelerdir:)))
kolay gele.

6 Ekim 2008 Pazartesi

Dizi saçmalıkları


*Dizilerde neden her zaman en az 3 bölüm hastanede geçer?Gerçek hayata yakın diziler çekildiği söylenir ama gerçek hayatta(neyse ki)her 3 ayda bir ölümcül kazalar,intaharlar,merdivenden yuvarlanıp bebeği düşürmeler olmaz.Ya da ne biliyim bitkisel hayattayken birden sevdiği kız/erkek hastanın elini tutunca hasta gözlerini kırpıştırmaya başlamaz.

*Sonra dizilerde neden hiçbir telefon konuşması hadi tamam canım görüşürüz öptüm baaayyy diye kapanmaz,neden çoğu dizide ayakkabı ile eve girilir?

*Dizilerde mutlaka çok zengin bir aile vardır.O aile o güne kadar mutluluk ve huzur içinde yaşarken birden herşey değişir ve etik manyağı,kurallar yumağı o aile zıvanadan çıkar ve kötü olayların ardı arkası kesilmez.Zengin ailenin annesi neden hep kötüdür ya da geçmişe ait sakladıkları,kocasından gizlediği ya büyük bir aşkı ya da büyük bir sırrı vardır.Neden o kadın o güne kadar o kadar kötü değildir ya da neden arada iyilik yapmaz?

*Dizi karakterleri neden iş yerlerinde hiç çalışmazlar hep çalışır gibi görünürler. Koskoca holding sahibi adamlar her zaman özel hayatla ilgili şeylerle uğraşırlar, her zaman masaları düzgündür,odaya giren kişiler hiçbi zaman işle ilgili bişey konuşmaz.İçeri giren tek önemli kişi avukattır o da boşanma davasıyla ilgili konuşmak için gelir ama bu durum hep çok gizlidir kimsenin bu durumu bilmemesi gerekir.

*Dizilerde neden hep aldatılan kadın kötü kadındır,iyiler hiç aldatılmaz mı?Ya da erkeğin aşık olduğu kadın neden hep iyidir,erkekler ya da kadınlar yanlış insanlara aşık olamaz mı?

*Neden bizim polisiye dizilerimizde iyi adamlar kötü adamları koşarken bile vurabilirler-koşarken atış yapılamaz yani hedef vurma oranı çok düşüktür- ancak kötü adamlar kabak gibi açıktaki iyi adamları vuramazlar. Ayrıca neden tüm kötüler tek yumrukta aaaahhh diye bayılır hemen.Bayılmak bu kadar kolay mıdır?

hee soruyorum sizlere???Nedir bu saçmalıklar???

5 Ekim 2008 Pazar

Steve Madden

Kış geliyor, ayacıklarımız üşümesin.
Steve Madden'ın sitesinden kış için çizme modellerini inceledim.

Bu arada www.stevemadden.com.tr sitesi açılmış çok sevindim.Artık sadece Türkiye'de bulunan modelleri görebilirsiniz.

Gri ve mor bu sene çok moda çizmelerin hem mor hem de gri seçeneklerini görmek mümkün.


Palladıum


Kozyatağı'na Palladıum açıldı.Yeni Yaşam Küresi sloganıyla Anadolu Yakası'na açılan bu alışveriş merkezine sevgilimi koluma takıp gittim bugün.

Stradıvarıus,Pull & Bear, Bershka ve Sephora Anadolu Yakası'nda şubeleri olmayan dükkanlardı. Bu dükkanlardan alışveriş yapmak için her seferinde karşıya geçmek zorunda kalıyordum.

Bu markaların Palladıum'da olduğunu duyunca çok sevindim.


Önceki yazılarımda da belirtmiştim.Kahverengi ayakkabı arıyordum.İş kıyafetlerimin altına giyinmek için ihtiyacım vardı.Hazır gitmişken PrettyFIT mağazasından kendime cici bir ayakkabı aldım.İşte ayakkabım:))

Sezon daha yeni açıldığı için dükkanlar genelde pahalı.Bayram sonrasında birkaç haftaya kalmadan indirimler başlar diye umuyorum çünkü çok fazla şey beğendim.

3 Ekim 2008 Cuma

Kapadokya hikayeleri-Geldim

















Eveeettt herkese merhaba.Geçmiş bayramınız kutlu olsunn.Dün gece geldim Kapadokya'dan.Yazmayı çok özledim ve anlatıcakta çok şey var.

Çok güzel bir tatildi.Gerçi 3 gün yetmedi keşke 1 günümüz daha olsaydı dedik ama napalım tur bu kadardı.Zaten memnun kaldığınız her yerden dönerken her zaman keşke birkaç gün daha kalsaydık demez mi insan?

Kapadokya görmeyenler için mutlaka görülmesi gereken bir yer.Annem gitmeden evvel "böle bir tura gidiyosun,geldikten sonra o kadar çok seviceksin ki Türkiye'nin her yerini gidip görmek isticeksin"demişti; dediği çıktı valla.Ordan dönerken yolda acaba bir sonraki tatilde Mardin'e mi gitsem diye düşündüm.

Yol 9 saat sürdü.Kapadokya 'ya girdiğinizde sizi çarpan sarsan bir manzara karşılıyor sizi.Yani ben çok etkilendim, bilmiyorum.Acayip diyosun,allah allah diyosun,nasıl olur diyosun, bir şaşkınlık bir anlayamama kaplıyor sizi.Bu büyülü şehirde başlıyosunuz dolaşmaya.

Tur 44 kişilikti ne yazık ki pek sevimli insanlarla beraber değildik.Pek gülmüyordu kimse kimseye, arkadaşta edinemedik.Zaten ihtiyaçta yoktu sevgilim yanımdaydı ve ben çok güzel bir şehirdeydim, ee daha ne istiyim?

Tatil olması sebebiyle kalabalıktı Kapadokya.Yerli turistte çoktu yabancı turistte.Gittiğimiz 1. gün soğuk hava ve yağmur karşıladı bizi.Biri uzun kollu biri kolsuz iki montla kafamda şalla titreye titreye dolaşık.Öğlen turun anlaşmış olduğu bir yerde yemek yedik.Hayatımda yediğim en kötü yemekti,buz gibiydi,zaten bu turla ilgili hatırladığım tek kötü şeydi.Hemen size o kötü yemeğin resmini göstereyimde bana hak verin.Diğer 2 gün hava ilk günün aksine sıcacıktı.Biz Ottoman House diye çok şirin bir otelde kaldık.Odalar tertemiz, yemekler çok lezzetliydi.Butik bir oteldi.Sabahları 7:30 kalkıp yollara düşüyorduk.

Yollara düşüyodukta peki bu 3 gündebiz neler yaptık?Valla Kapadokya'nın altını üstüne getirdik sanırım.30 yer gezmişiz rehberimiz öle söledi tur bitiminde.Zaten pek çok peri bacası gördük,yok bunların mantar şekillisi varmış yok 3 başlısı varmış hepsini gördük onun dışında yerden metrelerce yukarılara çıktık-Uçhisar tepesi-,Asmalı Konak'ı ve bulunduğu köyü gezdik,yerin 7 kat altına indik-Derinkuyu Yeraltı Şehri-şarap fabrikasını gezdik şarap aldık,müze kartı çıkarttık,müzeleri kiliseleri gezdik,semazenleri izledik,krater gölü gördük,Ihlara Vadisi'nde dolaştık,Kızılvadi'de şarap içerek gün batımını seyrettik,Tuz Gölü'nün üzerinde yürüdük ve ve ve bence benim için süper bir deneyim olan çanak çömlek yapımını seyrettik.Buraya parantez açmak isterim çünkü turun bu kısmında ben başroldeydim.Çanak çömlek yapılan yere gittik,herkes oturdu böle taştan sedirlere.Bir bayan ve çanak çömlek ustası bir adam başladılar anlatmaya.Kadın anlatırken adam bir yandan çanak yaptı.Adamın yapımı bittikten sonra kadın "Denemek isteyn var mı"diye sordu.Zınk diye kaldırdım elimi kadının suratına nolur beni seç diye baktım.Bu gülüş sayesinde rakiplerimden sıyrıldım ve oturdum çanak yapılan yerin başına.Öncesinde bir tulum giydirdilen bana,çamur orama burama sıçramasın diye.Çamuru koydular önüme çevir tahtayi dedi adam.Çeviriyorum ama gücüm yetmiyor yeteri kadar hızlı çeviremedim sanırım.Yapmasıda zordu hani.İşte karşınızda ben ve yapmış olduğum şaheser:)))




Süper di mi?:))
Orda ki heryer insanı ayrı ayrı etkiliyor.Her yerde farklı bir şey öğreniyorsunuz.Yeraltı şehrinde mesela 7 kat aşağı nerdeyse yer yer iki büklüm bir şekilde aşağı iniyosunuz,bazen korkuyosunuz ancak o kadar etkileyici ki dinlediğiniz hikayelere ve zamanında insanların buraları nasıl yaptıklarına inanamıyosunuz.

Yerden 1350 metre yukarı çıkıyorsunuz Uçhisar kalesinin tepesine ulaşmak için.Çok yoruluyosunuz ama karşınıza öle bir manzara çıkıyo ki buna dedğiyo.Bütün şehir ayaklarınız altında,Erciyes Dağı bütün ihtişamıyla karşınızda.

Serkan'ın bu gezide en çok hoşuna giden yer şarap fabrikasıydı.Daha içeri girer girmez yoğun bir koku sizi karşılıyor ve Serkan'ın buna ilk tepkisi şöle oldu;derin bir nefes ve ohhhh.:))İşte şarap fabrikasından birkaç resim.

Kapadokya'ya önceden gidenlerden tavsiyeler almıştım gitmeden.Aynı şekilde bana yorum yazan kişilerde bazı tavsiyelerde bulunmuştu. Herkesden aynı cevap gelmişti.Otraya gitmişken mutlaka testi kebabı ye diye.Eee yemeden olur mu?Bizde bir güzel yedik testi kebabını ama ne yalan söliyim bizim yediğimiz yer mi güzel yapamamıştı zaman dar diye ben yetişme telaşıyla tadınımı çıkaramadım bilmiyorum ama pek beğenmedim testi kebabını.Aslında gayet bok boğaz olmama rağmen Nevşehir yemekleri bana pek hitap etmedi sanırım.İşte testi kebabımız.

Tur bizi orda bir mücevherciye götürdü.Bu mücevhercinin özelliği Kültür Bakanlığı onaylı sertifikalı ürünler yapıp satıyor olması.Gezerken kendimi kaybettim.Değerli taşlarla yapılan altın,gümüş yüzükler,kolyeler,küpeler. Bir kadının ömür boyu orda yaşayabilir:))Üretici yeri olmasından dolayı fiyatlar çok uygundu,bende kendime Kapadokya hatırası safir,yakut ve zümrütle bezenmiş gümüş bir yüzük aldım.Böle saydığıma bakmayın zengin duruyor ama komik bir rakam ödedim.

Hayalini kurduğumuz balona binemedik zaten isteseydikte yer yokmuş.Ama her sabah gökyüzünü kaplayan ve otelimizin yakınlarına kadar inen balonlarla uyandık.

Ihlara Vadisi süperdi.45 dakikalık uzun yürüyüşümüz boyunca şırıl şırıl akan suyun yanında huzur bulduk resmen.Bir ara sıcakladım suya dokunıyım bı serinleyim dedim.Su buz gibiydi,herhalde suya elimi sokarken orda bir ısırgan otumu vardı ne bileğim değmiş,bütün yol boyunca kaşındı ve bileğim kabardı.Buda gezinin nazar boncuğuydu.İşte suya dokurken hemen yan tarafta o ısırganı görüyosunuz.Hain ısırgan,kötü ısırgan,pis ısırgan.

Gezimizin sonunda 600den fazla resim çekmiş olduğumuzu gördük ve şaşırdık.Yaşadığımız bu güzel tatilin her anını çekmişiz resmen.Sevgili ve ben unutulmaz günler yaşadık. Daha anlatmadığım, atladığım pek çok şey var eminim.Hatta hemen hemen her olay için bunuda bloğa yazıcam dedim dedim durdum orda ancak şimdilik bu kadar canlarım.Gitmeyenler için şiddetle tavsiye edilir.Yazıma 600 resimden birkaç resimle son vermek istedim.Gönül ister ki her şeyi yazabileyim ama valla bu kadar çıktı benden bugünlük.Herkese sevgileeerrr.