14 Temmuz 2009 Salı

Gene iş gene iş

Pazartesi sabahları Adapazarı'na üniversiteme giderken, Perşembe akşamları da İstanbul'a evime dönerken otobüsü kullanıyordum.1,5 saat süren kısa yolculuğumda yanınıza kimin düşüceği belli olmuyordu. Eğer arkadaşınızla dönmüyorsanız muhabbet edecek biri olmadığıdan ya yolu izlersiniz ya da uyursunuz.Yan koltuktaki kişi kimi zaman üstünüze düşer, kimi zaman horlar,kimi zaman kokar, kimi zamanda gereksiz muhabbet etme çabasına girer.Her hafta bu senaryoyu yaşayan ben şimdi o günlerimi çok özlüyorum.

İş hayatının bunaltıcı, baskıcı ve stresli durumudan sıyırma noktasına gelmiş durumdayım.Yaz tatiline henüz çıkmamanın verdiği sıkıntı bir yandan, piyasaların durumu diğer yandan.Kenara sıkışmış bir çocuk edasıyla diz çöküp ağlamak istiyorum.

Sanırım ben çok güçsüz biriyim. Aşırı ötesi stresli bir iş ortamında bulunduğum firmamım ilanında "stresli iş temposuna ayak uydurabilecek" ibaresi geçmekte.Gerisini siz düşünün...

Bunlar fani şeyler , en azından işin var, paranı alıyorsun gibi sözler beni iyileştirmeye yetmeyecek gibi görünüyor bu aralar.Mantelitemi toptan değiştirmem lazım benim.Bir kere en başa biraz gamsız olmam lazım, işi hayatımın bu kadar önüne katmamam lazım, saat 6 oldu mu önümdeki bilgisayarı kapadığımda benim de kendimi iş hakkındaki düşüncelere ya da konuşmalara kapmam lazım. Lazım , lazım, lazım...

Tatile çıkmam lazım ama tatileyken de işi düşünmemem lazım...